Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü (sonradan Akçadağ İlk Öğretmen Okulu) , Elazığ Kız İlk Öğretmen Okulu ve Tunceli İlk Öğretmen Okulları’ndan mezun olan öğretmenler 1945-2020 yılları arasında bölgenin eğitim ve öğretiminde önemli görevler yapmışlardır.
Çoğunluğu idealist öğretmenlerden oluşmaktadır. Ancak kültür yapıları kişileri ve olayların arka bahçesini kavramaya yetmemiştir. Bir kısmı olayları kavrarken, neden-sonuç ilişkisini kavrayanların sayısı çok sınırlı olmuştur. Belki de bundan dolayı özellikle söz konusu dönemde öğretmenler arasında fikri derinliğe dayanmayan ideolojik kutuplaşmalar yaşanmıştır.
Öğretmen Okulu mezunları arasından önemli sayıda şair, hikâyeci, romancı, gazeteci, yazar ve sporcu çıkmıştır. Bu insanlar en azından bulundukları illerin kültür hayatını etkilemiş, ilin ve bölgenin kültür hayatına katkıda bulunmuşlardır.
Gerek bölgedeki iller bazında, gerekse ülke genelinde önemli siyaset adamlarından bir kısmı bu okul mezunları arasından yetişmiştir. Bu insanlardan bazıları siyasi alanda önemli izler bırakmışlardır. Örneklendirmek açısından hemen birkaç isim vermek mümkündür.
Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu olan Şükrü Kacar, 1968-1973 yılları arasında başarılı bir şekilde Elazığ Belediye başkanlığı yapmıştır. Arkasında en ufak bir akçeli dedikoduya neden olmamıştır.
Tunceli Öğretmen Okulu mezunu Doğan Taşdelen, iki dönem Ankara-Çankaya Belediye Başkanlığı görevine seçilerek çok verimli ve faydalı hizmetlere imza atmıştır.
Elazığ Kız İlk Öğretmen Okulu mezunu Hanife Töre, başarılı bir şekilde bir beldenin (Hankendi’nin) iki dönem belediye başkanlığını yapmıştır.
Önümdeki listede üç okul mezunlarından olup çeşitli üst görevlerde bulunan, ilim adamı olan çokça isim var. Yani bu okullardan mezun olup, ülkenin sevk ve idaresinde görev alan birçok isim vardır.
Elazığ Kız İlk Öğretmen okulu mezun verdikten sonra bölgede artık “öğretmen anne” imajı oluşmuş ve sayısı her geçen gün artmaya başlamıştır. Toplumda “öğretmen anne” adayları ile evlenmeler artmıştır. Bu durumun bölgenin gerek sosyalleşmesi açısından, gerekse yüksek tahsil yapmaya yönlendirmek açısından önemli katkıları olmuştur. Kadın öğretmenler eşlerinin genelde kendi mesleklerinden olmalarını tercih etmelerine rağmen, erkek öğretmenlerin çoğunluğu eşlerinin kamu sektöründe çalışanlardan olmasını tercih etmişlerdir. Bu durum aslında öğretmenlik mesleğinin kadınlar arasında tercih edildiğini de göstermektedir. Kadın öğretmenlerin bu tercihlerinde, çalışma saatlerinin yarım gün olması ile yaz tatilinin, kamu sektörüne göre uzun olmasının da etkili olduğu gözlenmektedir.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede kadınların öğretmenlik mesleği üzerinden iş yaşamında yer almaları hem ailelerdeki gelir seviyesinin artmasına hem de genel ekonomik canlanma açısından pozitif etki yapmıştır.
Cumhuriyet tarihindeki öğretmen okullarının Türk ilköğretim ve orta öğretiminde mühim rol oynadığını görmekteyiz. Cumhuriyet tarihinin belli döneminde bu okullar, öğretmen yetiştirme düzeni, ideal öğretmen kavramı ve öğretmen yeterlilikleri için görevini yerine getirmeye çalışan kurumların başında gelmektedir.
Küreselleşen dünyada millî değerlerine sahip çıkan, bilişim teknolojilerini etkili kullanan, eleştirel düşünen, kendi öğrenmelerinden sorumlu, soran sorgulayan bireylerin yetişmesini hedefleyen öğretim programlarından elde edilecek başarı, programın uygulayıcısı olan öğretmenin yeterliliği ile doğru orantılıdır. Öğretmenler; motive eden, öğrenci merkezli etkinlikler geliştiren uygulayan, tartıştıran değerlendiren ve yönlendiren,, eğitimin öznesi olan öğrencilerin çağdaş rehberi hatta paydaşıdırlar.
Bu üç okul mezunlarının büyük çoğunluğu yüksek tahsilden mahrum kalmışlardır. Bu durum iç ve dış olayların perde arkasını anlamayı zorlaştırdığından, insanlar gereksiz ve temelsiz sağ-sol gibi iki açmazın içine hapsedilmişlerdir. Bu durum uzun süre şiddetli seviyede devam etmiş ve sonraları bu etki yavaş yavaş azalmaya başlamıştır.
Ancak, hem bu okul mezunları, hem de yüksek tahsilden mahrum bırakılan insanların büyük çoğunluğu modern dünyanın kurgusal oyununu geç fark etmişler veya hiç fark edememişlerdir. Çünkü; “rasyonel dünyanın oyuncuları tek tiptir. Hangi dünya görüşüne mensup oldukları, kim oldukları fark etmiyor. Onların modern dünyanın kurgusu içinde, her türlü ahlaki sınırlamanın dışında mutlu ve mesut bir şekilde yaşamaktan başka bir hedefleri yoktur!
Günümüzde bir muhafazakârı bir sosyal demokrattan, bir modernisti bir gelenekçiden, bir liberali bir sosyalistten hangi yaşam biçimiyle ayırabiliyoruz?
Keza modern kapitalist dünyada bir muhafazakârı bir liberalden, bir deisti bir gelenekçiden hangi yönleriyle ayırt edeceğiz? “Şu muhafazakâr, şu sosyal demokrat” diyebileceğimiz bir ölçü kaldı mı elimizde?
İkisi de ne haksızlığa uğrayan vatandaştan bahsediyor, ne de olmazsa olmaz ahlak değerlerinden. Her ikisi de aynı markaların farklı versiyonlarını giyiyor. Markaların dayattığı yaşam biçimine tutkunlar. İkisi için de vahşi kapitalizm tüm gücüyle dişlilerini çeviriyor.”
Bir ülkede değişim ve kalkınma için yetenekli kişilerin belirlenmesi ve bu kişilerin gelişimlerinin belirli bir program dahilinde sağlanması gerekir. Özellikle eğitimin; ekonomik ve sosyal gelişmeyi sağlama, politika belirleme sürecine katkıda bulunma, kültür oluşturulmasını ve aktarılmasını sağlama ve bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önünü açma gibi işlevleri yerine getirerek toplumsal kalkınma sürecine katkı sağlayacağı muhakkaktır.
Ekonominin ihtiyaç duyduğu işgücünü yeterli sayı ve nitelikte yetiştirmiş olan ülkelerin, gelişmiş ülkeler olduğu görülmektedir. Demokratikleşme, çağdaşlaşma ve daha ferah bir yaşam sürme yarışında bulunan günümüz dünyasında ülkeler, kalkınmanın odağında eğitim sürecinin bulunduğunu kabul etmektedirler. Ayrıca gelir artışı, daha iyi birey ve halk, demokratikleşme, yoksulluk ve işsizliğin azaltılması ile çevre bilincinin oluşmasına yaptığı katkılarla eğitim, günümüzde toplumsal kalkınmanın en önemli araçlarından biri olarak düşünülmektedir. Kaynakları kıt ve ekonomik gelişimini tamamlamamış olan toplumların bu eksikliklerini gidermek için eğitim konusuna, özellikle kadın eğitimine, daha fazla önem vermeleri gerektiği muhakkaktır. Kız çocuklarının okullaşma oranlarını yükseltemeyen toplumlarda, yetenek havuzu tek düze erkek yeteneklerinden oluşacaktır ve bu durum, toplumsal kalkınmanın en önemli engellerinden biri olacaktır.
İşte Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları sayılan bu amaçları gerçekleştirmek için o günün şartlarında bulunmuş önemli çözüm mekanizmalarıdır.
Son cümle; özelde bu üç okul, genelde bütün öğretmen okulları, bölgelerinin ve tüm ülkenin sosyo-ekonomik ve kültürel yapısında önemli değişiklikler meydana getirdikleri gibi, sonradan meydana gelen kültür değişmelerine de zemin hazırlamışlardır.