Siyaset, toplumdaki baskı grupları arasında veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin ve kaynakların dağıtımı ile toplumun geleceği üzerinde etkili olan faaliyetleri ifade eden alanın adıdır.
Siyaset, doğası gereği esnek bir yapıya sahip. Eğilen-bükülen, kazanma odaklı, şöhreti ve gücü seven ve eş zamanlı yürüten bir mekanizma.
Her parti, kendi sosyolojik tabanına yönelik mesajlar vermek üzerine kurgulanmış. Bu yüzden, her parti kendi kulvarının dışındaki kulvarlardan oy çıkarma pratiği üzerine inşa edilmiş.
Türkiye'de dört ana kulvar var diyor işin uzmanları; Muhafazakarlık, milliyetçilik, solculuk ve liberalizm.
Toplumda en çok taraftarı olan kulvar, genellikle muhafazakarlık, milliyetçilik ve liberalizm. Solculuk daha çok Batı’dan ithal bir figür.
Siyaset güç ve para ile mesafe alabiliyor. Hatta siyasette paranız yoksa gücünüz de yok demektir. Sizin paranız yoksa muhakkak bir finansörün olması gerekir. Tabi o zaman da gücü bölüşmeniz söz konusudur ve sonu genellikle karakolda biter.
Siyasette birinin almaya cesaret edemediği riskleri bir başkası alarak, onun yaşamak istediği hayatı yaşar. Korkaklar kahraman olamazlar.
Günümüz siyasetinde hedef, öteki dünyayı değil, bu dünyayı, bu ülkeyi, bu bölgeyi, bu ili, bu ilçeyi ve belki de kendi sosyolojik tabanı içerisindeki önemli kitleyi kurtarmaktır. Yüceltilmek istenen şey; akıl ve yetenektir. Tabi sadakat daha önemlidir.
Partilerin lider kadrosu amaca ulaşmak için her türlü araca başvurabilir.
Birinci dünya savaşından sonra başlamakla birlikte, 1945 yılından sonra bütün devletler demokrasi ve kalkınma düşüncesinin peşindedirler.
Her seçimde kazanılan iktidar, bir sonraki iktidar için beklentiler doğurur.
Bir ülkede “kayıt dışılık” önemli bir konudur. Çünkü kayıt dışılık bütün toplumu ciddi anlamda olumsuz etkiliyor:
Siyasette kayıt dışılık, (Darbeler, tay'lar ve diğerleri.)
Ekonomide kayıt dışılık, (Faydalı olduğuna ilişkin yorumlar da var.)
Dinde kayıt dışılık. (FETÖ ve benzerleri)
Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri siyasetnamelerde yazılan problemler aşağı yukarı 6-7 maddeden ibarettir: Adaletsizlik, rüşvet, liyakatli insanların göreve getirilmemesi.
Aradan 400 yıldan fazla zaman geçti biz hala aynı sorunları konuşuyoruz. Adaletsizlik, rüşvet, liyakat veya liyakatsizlik.
Aslında, bizde kural eksikliği yok. Kurallar kayıt-dışı yapılanmalar tarafından aşılıyor ve biz bu çarpıklığı aşamıyoruz.
Dünyada hem de en gelişmiş ülkelerde dahi yaşanan mali krizler, güvenlik endişesi, mülteci akını ve yükselen etnik milliyetçilik dalgası popülizmi besleyen en önemli unsurlar olarak ortada duruyor. Doğal olarak ‘beka’ meselesi üzerinden ‘korku’ üreten popülist ve otokrat liderler AB ülkelerinde ve Amerika kıtasında da iktidara geliyorlar. İşin tuhafı bunlar, demokrasinin en önemli unsuru olan serbest seçimler yoluyla gerçekleşiyor.
Önemli soru şu; demokrasi kayıt dışılığın ve otoriterleşmenin şerrinden kurtulamaz mı?
Öncelikle demokratik kurumlara duyulan güvensizliğin, bizatihi siyasal sisteme ve partilere yönelik hoşnutsuzluğun ortadan kaldırılması gerekiyor. Siyasi partiler toplumdaki farklı sesleri temsil etmekte yetersiz kalıyorlar. Dolayıyla da demokrasinin işleyişinden memnuniyetsiz hamasete açık kitleler, popülist liderler için en uygun zemin haline geliyor.
İktidarı ve eş zamanlı olarak dini eleştiri yağmuruna tutarken, söylenmemiş ya da söylenmesi gereken şeyler birikmişken, bu coğrafyanın bir asırdır ezber ettiği laisizm, sekülerizm ve modası geçmiş ideolojilerin ezberlerini tekrar edince esas konuşulması gerekenler de konuşulamaz oluyor.
Siyaset gibi ekonominin kanunları da fazla insaflı değildir, dengeyi ancak üretim belirler.
Hem gelirin dağılımı adil olmayacak, hem karşılıksız para basılacak, hem enflasyon olmayacak deniyor ve sonunda da faizler artmayacak diye düşünenler varsa onlara önemli bir hatırlatma yapalım; ekonomide henüz böyle bir kural yok.
Yüksek enflasyon rekabeti öldürür. Enflasyon yüzde yüzü aşarsa yer altı dünyası ve mafya çoğalır, devlet “devlet olma” hüviyetini kaybedebilir.
Devletlerde kötülüğün anası cari açık, babası bütçe açığıdır.
Kamu maliyesi borçlanmayı minimize ederse çözüm başlar. Ne kadar bütçe açığı, o kadar faiz ödemesi. Borçlanma yatırıma gidiyorsa dönüşü var demektir, korkmayınız. Risksiz kazanç yoktur.
Siyaset ve iktisat birbirini en fazla etkileyen iki fenomen. Marifet dengeyi sağlamaktan geçiyor. Siyaset bunun için var zaten.