Bilindiği üzere sistem ve rejim farklı şeylerdir.
Sistem farklı unsurlardan oluşan anlamlı bütünlüklerdir. Bu bağlamda sistem; siyasal yapı, toplum, devlet, ekonomi, ideoloji gibi en temel unsurları farklı metotlarla kullanma becerisi olup, takip edilecek farklı yolları ifade eder. At binicisine göre kişner sözü buraya oturur işin doğrusu.
Rejim ise, güncel siyasetin ötesinde sistemi de belirleyip kontrol altında tutan ana mekanizmadır. Rejim, belki de doğasının gereği olarak ortalıklarda pek gözükmeyen, onun için de güncel siyasette pek de sözü edilmeyen bir kavramdır. Siyaset yapan kişilerin bile gündeminde yer almayan bu kavram sokaktaki halkı zaten ilgilendirmez.
Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanış şekillerinden biridir. Demokratik cumhuriyetin yanında dini cumhuriyet, oligarşik cumhuriyet ve sosyalist cumhuriyet biçimleri de vardır. Demokratik cumhuriyetlerde, meclisi ve ülkenin başkanını belli aralıklarla halkın seçmesi esastır.
Baskıcı demokrasi, genel olarak devletin yürütme gücünün yasama gücüne baskın çıkarak, güçler ayrımına son vermesini, dahası iktidarın olağanüstü güçlenerek toplumsal hayatı belirleme gücünü de elde etmesidir.
Dünya konjonktüründe ağırlıklı devletlerin bir varlık sebebi vardır ki tarihsel misyon dediğimiz şey de budur. Bunun en önemli göstergesi ise toplumun gönül rahatlığıyla benimsediği kimliktir. Kimlik, dışarıdan birilerinin yapıştırdığı bir etiket değil, fert ve toplumların kendisi için uygun gördüğü, başkalarından ayıran bir nitelemedir.
1923-1980 yılları arasında kendilerine cumhuriyet aydını diyen bir grup önemle ve devamla dinin karşısında mevzilendirilmiştir. Öyle ki din ile ilgili her türlü kımıldama “rejim dışı” bir iş diye gösterilmiş, en küçük işler bile şeriat düzeni kurmak olarak nitelendirilmiştir. Farklı bir ifade ile sıradan şeyler din yapılanması şeklinde nitelendirilmiş, laiklik de kapsasın kapsamasın dine karşı rejimin koruyucu zırhı işleviyle kullanılmıştır. Bu davranışlar esas itibariyle, tarihsel misyonunu yok saymak üzerine kurulduğu için rejim sorunu maalesef sadece bir iç sorunumuz olarak kalmamıştır. Onun için de bir siyasal seçim vesayetçi küresel sistemin de önemli bir sorunu olmaya devam etmiştir. ABD ve AB lehine işleyen bu anlayış son yıllarda bozulmuştur.
Süleyman Demirel; “Türkiye’de iktidarda kalmanın bir rodeo oyununa benzediğini söylemiştir. Halkın hizmetinde olmak iktidarda kalmaya yetmez, hem sizi düşürmek isteyenlerden korunacak hem de yeni proje ve uygulamalarla da kitleleri diri tutacaksınız.” diyordu. Siyasetin matematiği böyle işliyor.
Cumhuriyet bir “devlet şekli”, başkanlık ise bir “hükümet Sistemi”dir.
Bunlar birbirinden farklı kavramlardır.
Devlet şekilleri, devlet başkanlığı görevinin devir şekline göre “cumhuriyet” ve “monarşi” olarak ikiye ayrılır.
Hükümet sistemleri ise yasama ve yürütme kuvvetleri arasındaki ilişkiye göre, kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrılığı şeklinde ikiye ayrılır.
Kuvvetler ayrılığı da kendi içinde parlâmenter sistem ve başkanlık sistemi olarak ikiye ayrılır.
“Cumhuriyet”, bir devlet şekli olarak “monarşi”nin tersi olarak tanımlanır.
Monarşi olmayan her devlet, bir cumhuriyettir. Bir ülkede devlet başkanlığı makamı babadan oğula geçirilmedikçe, bir hanedan kurulmadıkça, cumhuriyet ortadan kalkmaz.
Başkanlık sisteminde, başkan normal görev süresi dolmadan yasama organı tarafından güvensizlik oyuyla görevden alınamaz; başkanlık seçimleri yasama organının kararıyla yenilenemez diyor siyaset kitapları. Dolayısıyla, başkan yasama organına karşı sorumlu değildir. Başkan sadece kendisini seçen halka karşı sorumludur. Yürütme organının yasama organını feshedebildiği bir sistem “başkanlık sistemi” olmaz.
Başkanlık sisteminde; başkanın meclisin kabul edeceği bir bütçeye ihtiyacı vardır. Bütçenin kabul edilmemesi durumunda, başkan eski bütçeyi artırarak vergi toplamaya ve harcama yapmaya devam edebiliyorsa bu sistem başkanlık olmaz.
Hükümet darbeleri ile hükümet sistemleri arasında bir ilgi yoktur; bunlar ayrı şeylerdir. Hükümet darbesi parlâmenter sistemde olabileceği gibi başkanlık sisteminde de olabilir. Belki hangi tür hükümet sisteminde daha çok hükümet darbesi oluyor sorusu sorulabilir ki, bu sorunun cevabı için başkanlıkla idare edilen Güney Amerika’daki ülkelere ve darbelere bakmak gerekir.