28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra açıklanan kabine hakkında, iktidara oy vermemiş insanlardan birçoğu da kabineden memnuniyetlerini bildirip, umutlu sözler söylediler. Bu oldukça önemlidir.
Cumhurbaşkanı yardımcısı, İçişleri, Savunma, Dışişleri, Maliye, Ticaret gibi bakanlıklara her biri muhalif kesimi de isim olarak tatmin edebilecek deneyimde, liyakatte ve başarılı olmuş kişilerin atanmış olmaları, daha güçlü bir devlet aklının, daha güçlü bir siyaset aklının oluştuğunu gösteriyor. Kurucu oyuncular bu kez yönetici oyuncular haline geldiler. Yılmaz, Fidan, Kalın, Yerlikaya, Şimşek, Bolat, Güler ve diğerleri.
Daha olgun insanların bakan olması, yumuşak bir dil kullanmaları, işin tekniğini biliyor olmaları siyasette ve ekonomide daha akılcı bir dizi politika değişikliğini getirebilir, getirmesini toplum bekliyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanan Cevdet Yılmaz, geçmişte ekonomiye patronluk yapmış biri olarak şimdi tepe noktada bulunuyor olması, ülkenin tamamına hitap etmesinin yanında, özel anlamda onu bir ilin değil, bölgenin temsilcisi olmak durumuna getirmiştir. Planlamada yetişmiş biri olarak ülkeye ve bölgeye oldukça faydalar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
İçişleri Bakanlığı’na atanan Ali Yerlikaya uzun süredir zaten ülkeyi yöneten kadronun içerisindeydi. Süleyman Soylu çokça kutuplaştırıcı demeçler verdi. Söylemleri oldukça itici ve kutuplaştırıcıydı. AK Parti'nin ve Erdoğan’ın hedefi Türkiye ittifakı olmasına karşın, Soylu’nun söylemleri daha çok etnik yapı üzerine oturuyordu çoğunlukla. Süleyman Soylu muhtemelen daha önce de görevden alınabilirdi ama MHP’yle olan dengeler dikkate alındı zannederim.
Yeni İçişleri bakanı Ali Yerlikaya’nın “Temel referansımız hukuk ve insan haklarıdır, bundan asla taviz verilmeyecektir” sözlerini önemsemek gerekir. Çünkü Soylu’nun; “Gerekirse bacaklarını kırın” söyleminden sonra bu cümleler rahatlatıcı beyanlardır.
Hakan Fidan oldukça büyük bir ustalıkla arka kapı politikası yapabilen bir isim oldu MİT başkanlığı süresince. Yurt dışında bazı imkânsız gibi görünen adımları atarak, bazı anlaşmalar sağlayıp ve arkasından bir zemin hazırlayarak resmi siyasetin de bu alanlara girmesinin atmosferini oluşturdu. Rusya'daki dörtlü zirve, Suriye gelişmeleri, Mısır görüşmeleri, Ermenistan gelişmeleri, Libya olayları, Körfez gelişmelerinin hazırlanmasının alt yapısında hep Fidan vardı diyor yerli ve yabancı basın. Bakanlığa atanmasından sonra dünyanın pek çok ülkesinde Hakan Fidan’la ilgili pozitif değerlendirmeler bu yüzden olsa gerek. Orta Doğu’da bir güç olarak kabul edilmesi kişisel popülaritesinden ziyade olumlu adımlara zemin hazırlayıcı oluşundan geliyor. Gerek operasyonel anlamda, gerek dış politikanın önündeki mayınları temizleyici anlamında önemli biri oldu Sayın Fidan.
Fidan’ın yerine atanan İbrahim Kalın, yatağında sessizce ve fakat mağrurane akan bir nehir gibi ilerliyor. Geldiği son nokta MİT Başkanlığı. Fidan’ın ardından bu görevi bir adım daha ileriye taşıyabilecek bir kabiliyette bir değerdir o.
Mehmet Şimşek hibrit politik adımlarla ekonomiyi toparlayabilir ve bir süre sonra da bir umut dönüşü yapabilir. Unutmayalım, Türkiye’nin beka sorunu esas itibariyle ekonomidir. Çünkü diğer politikaların etkileyici olmalarının temeli kuvvetli ekonomi ile olur. Bu anlayış ta 1908 yılından beri bu ülkenin temel meselesidir. Şimşek; “Hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz. Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği yok.” cümlelerini not edip önemsemek gerekir.
Savunma Bakanı olan Yaşar Güler, 15 Temmuz 2016 olaylarında zaten duruşunu netleştirmiş bir paşamızdır ve savunmamız dün de bugün de emin ellerdedir.
Ticaret bakanımız Ömer Bolat iş dünyasının yakından tanıdığı ve hakkında olumsuz tek cümle kullanılmayan bir isim. Fiyatların aşağı çekilmesinde önemli işler yapacağına ilişkin toplumsal bir beklenti var ve Sayın Bolat bu konuda önemli bir bakan profili çizeceğine ilişkin umutlar yüksek.
Bu dönemde teknik işler kabinede, dava siyaseti bizzat Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan’da olacak gibi gözüküyor. S. Soylu’nun terörist sayısını 100 olarak verdiği beyanları halkta karşılık bulmuyordu. Erdoğan halkı daha iyi tanıyor. Kampanyasını terör, milliyetçilik, güçlü ordu ve Yeni Yüzyılda güçlü Türkiye gibi halkın kılcal damarlarına hitap eden bir sistem üzerinden yürüttü ve kazandı.
Türkiye'deki vatandaş kimliğini “yerli ve milli” repliği üzerine oturttuğu için, milliyetçilik de yeni bir şekillenme ile AK Parti saflarında yoluna devam edecek gibi duruyor. Buradaki milli kelimesi Müslümanlık için, yerli kelimesi de Türklük için kullanılmaktadır.
Yeni kabinede Mehmet Şimşek dışında kalan isimler esas itibariyle her biri bir noktada Türkiye'yi yöneten kadroların bir parçasıdırlar. Belki sessiz kalmayı tercih ettiler ama yönetimin içinde olduklarından, eksiklikleri ve yanlışları çok iyi biliyorlar. Bu nedenle dahi aksaklıkların giderilmesi fazla zaman almayacaktır.
Bölgedeki krizleri ve gelişmeleri en çok etkileyen başkent olması nedeniyle; Batı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kırmızı halı sermek zorunda kalacaktır hatta kalmıştır diye düşünüyorum.