Dünyanın nüfusu yaklaşık olarak 8 milyar. İnsan sayısı bakımından oldukça büyük bir rakam. Eğer gelirin dağılımı adil bir şekilde sağlanabilirse, verili dünya bütün insanlığa yeter. (Sömürgeciliğin gözü kör olsun.)
Bu nüfusun % 11’i (880 milyon) Avrupa’da, % 5’i (400 milyon) Kuzey Amerika’da, % 9’u (720 milyon) Güney Amerika’da, % 15’i (1 milyar 200 milyon)Afrika’da yaşıyor. Dünya nüfusunun geri kalan % 60’ının tamamı (4 milyar 800 milyon) Asya kıtasında hayat sürüyor. Çin, Hindistan ve Rusya’nın nüfuslarının toplamı zaten dünya nüfusunun yarısı ediyor aşağı-yukarı.
Biraz daha teferruat; 8 milyar insanın % 49’u köylerde, % 51’i şehirlerde yaşadığını söylüyor araştırmacılar. Sanayileşme ile şehir hayatı arasındaki bağı unutmayalım.
Bu insanların % 77’sinin konutu varken, % 23’ünün yaşayacak yeri yok. Afrika'daki saptan yapılan sığınaklara da konut diyor araştırmacı. Türkiye’nin bir kısmının da barınaklardan kurtulması son elli-altmış yıllık sürededir.
İnsanların %63’ü istediği kadar yiyebiliyor, %21'i aşırı yemek yiyor, yüzde 15'i beslenemiyor. Ne kibar bir ifade; bu son rakam aslında “açları” ifade ediyor. Ne garip, toklar doymadığı için insanların 1,2 milyarı aç. Yoksulluk meselesi dünya genelinde oldukça can yakıcı bir halde. Kimse yoksulların varlığını inkar etmiyor, tersine yoksullara yardım için “fakir aile ziyaretleri” yapılıyor ve üstelik bununla övünülüyor. Bu da aynı olgunun bir parçası: Evet yoksulluk var ve onun varlığı başkalarının zenginliğini meşrulaştıran bir şey.
İnsanların %48'inin günlük yaşam maliyeti 2 ABD dolarından az.
Sekiz milyar insanın %7'si yüksek öğrenim görürken, %93'ü kolej veya üniversitede okuyamadı. İnsanlar neden düşünce üretemiyorlar diye ukalaca sorular var!
Okuma bilenler toplam sayının % 83’ü olurken, yüzde 17'si okuma yazma bilmiyor.
İnsanların yüzde 87'si temiz içme suyuna sahipken, % 13'ünün ya temiz içme suyu yok ya da kirli su içiyor.
Sekiz milyar insanın %26'sı 14 yıldan az yaşıyor. % 66'sı 15 ile 64 yaşları arasında ölüyor, % 8’i, 65 yaşından fazla yaşıyor. Türkiye'de yaş ortalaması erkeklerde 75, kadınlarda 79 yıl.
Eğer 65 yaşın üzerindeyseniz mutlu olun ve şükredin. Hayata iyi bakın, anı yakalayın. Sizden önce gidenlerin %92'si gibi siz bu dünyayı 65 yaşından önce terk etmediniz. Bilvesile mübarek bir insansınız. Kendi sağlığınıza dikkat edin. Geriye kalan her anın kıymetini bilin. Yaratılış hikmetinizi unutmayın.
ABD'de yapılan büyük araştırma şunu gösterdi:
Bir insanın en verimli yaşı 60 ile 70 arasıdır;
Bir insanın en verimli 2. evresi 70 ila 80 yaş arasıdır;
3. en verimli aşaması 50 ve 60 yaş aralığıdır.
Bundan önce insan henüz zirveye ulaşamamıştı.
Nobel Ödülü sahiplerinin yaş ortalaması 62;
Dünyanın en büyük 100 şirketinin başkanlarının yaş ortalaması 63;
Babaların ortalama yaşı 76'dır.
Bu doneler, kişinin en iyi ve en verimli yıllarının 50 ile 80 yaşları arasında gerçekleştiğini doğrulamaktadır.
Dolayısıyla 50, 60, 70 ya da 80 yaşındaysanız hayatınızın en iyi seviyesindesiniz.
İnsanların % 75'inin cep telefonu var, % 30'unun internet erişimi var. Tüketime dikkat!
Sekiz milyarlık dünya nüfusunun % 33'ü Hıristiyan, % 22'si Müslüman, %14’ü Hintliler, %7'si Budist, %12’si diğer dinlerden.
Yüzde 12'sinin dini inancı yok. Şimdi bazı eski akımlar hız kazandı; deistler diye sayısı az olsa da sesi çok çıkan bir grup var. Olaylara hep olumsuz tarafından bakmayı bir özellik kabul ediyorlar ve bundan dolayı da şeytana çıraklık yapmayı bir marifet olarak topluma sunuyorlar.
Yaşayacak bir yeriniz varsa, besleyici yiyecekler yerseniz, temiz su içerseniz, cep telefonunuz varsa, internette gezinebiliyorsanız ve kolej veya üniversiteden mezunsanız, % 7’lik küçük ayrıcalıklı bir gruptasınız demektir.
(Bu çalışma, doktorlar ve psikologlardan oluşan bir ekip tarafından New England Journal of Medıcıne'da yayımlanmış. Kaynak: New England Tıp Dergisi)