21.yüzyılda dünya üç büyük değişim geçirdi.
Birincisi, 1.Dünya Harbi sonucunda bütün imparatorluklar kaldırıldı. İngiltere’nin dünya patronajlığına son verildi. Ancak özellikle Avrupa’da ve Güney Amerika’da faşizm dalgası yükseldi. Dünya haritası yeniden çizildi.
İkincisi, dünya zenginliklerinin ve güçlerinin paylaşımından memnun olmayan, özellikle Almanya’nın sınırsız istekleri sonucunda 2. Dünya Savaşı patladı ve ilk defa atom bombası kullanıldı. Dünya bir tarafta ABD patronajlığında NATO ülkeleri, diğer tarafta Rusya patronajlığında komünizm ülkeleri olarak iki blokta kümelendi. Dolar rezerv para olarak kabul edildi.
Üçüncüsü, dünya 1989’da komünizmin yenilgiyi kabul etmesi ve 1992 yılında da dağılması sonucunda küreselleşme rüzgârına kapıldı. Günümüzde yaşadığımız bütün çekişmeler, ülkelerin daha fazla pay kapma yarışıdır.
Özellikle Ukrayna-Rusya ve İsrail-Filistin savaşından sonra ABD'nin küresel hâkimiyetine ve liderliğine itiraz esleri artıyor.
ABD’nin özellikle İsrail’e sınırsız desteği, yalnız İslam dünyasını değil, Batı halklarını da ciddi manada rahatsız ediyor.
“Avrupa ve Doğu Asya da ABD'nin küresel üstünlüğüne ve ABD liderliğindeki küreselleşmeye karşı siyasi bir direniş ortaya çıkmaktadır.”
BRICS oluşumu biraz da bu maksatla yapılandırılıyor. İlk hedefi doları tahtından indirmek olmakla birlikte, sonradan siyasi bir yapılanmaya dönüşebilir mi, zamanla göreceğiz. İki konuda çok kolay değil.
“Çin, Hindistan ve Rusya, ABD’nin liderliğini kırmak için fiilî bir stratejik ittifak kurma çabası içerisindedir.”
“ABD’nin liderliğine itiraz, elbette kaos getirir” diyenler de var.
“Mevcut kurulu dünya düzenini değiştirmek isteyen güçler; Çin, Rusya ve Hindistan.”
“Ciddi güvenlik kaygılarına neden olan ülkeler; İran ve Kuzey Kore.”
“ABD ekonomisinin durumu pek de iyi değil diyor konunun uzmanları. ABD ekonomisi önce yavaşlayacak, sonra durgunlaşacak ve ABD kendi içine kapanacaktır.”
Buna karşılık “ABD, Dünya Bankası ve IMF’yi yeniden yapılandırarak, BRICS Bank ve Çin'in Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi, Batı kontrolünde olmayan alternatif kuruluşların yükselişini durdurmak isteyecektir.”
Mevcut “Yenidünya düzeni”, ABD ve benzer değerleri savunan ülkeler tarafından İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuştur ve bu düzenin korunmasında ABD’nin patronajlığı esastır.
Denilen o ki;
“Küresel ittifak sistemi ile Rusya ve Çin kuşatılıp tecrit edilecektir.”
“ABD, Kafkasya’daki ülkelerle bağları geliştirecektir.”
ABD, “Güneydoğu Asya Devletleri Ortaklığı” ile Çin’i kuşatacaktır.
Vekâlet savaşları ve kadife darbelerle “küreselleşme değerlerini benimsemeyen ve bunlara saygılı olmayan ülkelerin, Rusya ve Çin ile iyi ilişkileri olan ülkelerin yönetimleri değiştirilecektir.”
“Libya, Mısır, Suriye, Irak, İran, Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Sudan, Nijerya, Alt-Sahra Afrikası, Ortadoğu, Orta ve Güney Asya Bölgesi içinde ve etrafında iç çatışmalar, şiddetli siyasi karışıklıklar ortaya çıkacak, ciddi dini ya da etnik bölünmeler meydana gelecektir” diyor önemli siyasi analistler.
“ABD, Türkiye ile olan ilişkilerini dönüştürmeye devam edecektir.”
“ABD’nin büyük güçlerden biriyle askerî çatışmaya girme riski artmaktadır.”
“Dünya, üçüncü bir paylaşım savaşına doğru yol almaktadır.”
Bugün ABD’deki neoconların (Şeytani İttifak’ın) Üçüncü Dünya Savaşı çıkarmak için eksenler oluşturma gayretinde olduğu daha rahat görülebilir.
Ukrayna uzun menzilli ABD balistik füzeleri kullanınca, Rusya da kendi yapımı aynı füzelerden kullandı. Görünen o ki, Üçüncü Dünya Savaşı çıkarsa, nihayetinde, kaçınılmaz olarak savaş nükleer savaşa dönüşecektir. Bu noktaya hızla yaklaşılıyor.
Olayları bir bütün halinde görmemiz lazım. Mesela gıda yalnız tarım değil, aynı zamanda politikadır. Enflasyon ve fiyat, alım gücü anlamını taşır ama aynı zamanda siyaset ve iktisat demektir.
Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek akıllı insanlara yakışmaz.
Türkiye, bu oyunu bozabilecek hem güce hem de imkâna sahiptir.
Türkiye'nin son PKK ve Apo çıkışını birazda bu pencereden okumak gerekir.
Bu oyunu Batı oynamak isterken, Türkiye daha atak davranarak, kendi yapılanmasını kendisinin yapabileceğini özellikle Batı’ya göstermiştir.