“Bir Ekonomist Tetikçinin İtirafları”. Üç ciltten oluşan bir kitap. Yazarı John Perkins. Kendisi tetikçiliği ile ün salmış bir iktisatçı.
İlk bakışta çok cazip bir isimle dikkat çekiyor kitap. Yani ömrünün dörtte üçünü ekonomik tetikçilik yaparak geçirmiş bir insanın (güya) pişmanlık sonrası insanları uyarmak için kaleme aldığı bir kitap olarak sunuluyor. Aslında çok bilinen bir mason (Siyonizm) uyanıklığı. İtirafta bulunuyorum derken esas yapmak istediği şeyin, propaganda olduğunu gizleyen bir bilgilendirme ve etkileme aracı. Yani suret-i haktan görünerek kötü emellerini gizlemek.
Esasta demek istiyor ki, bu sömürü işleri böyle yapılır, karşı koymak isteyenler olursa onlar da ya ölümle, ya dışlanma ile cezalandırılırlar. 1975 yılında “Faizsiz Bankacılık” fikrine tam destek verdiği için Suud Prensi bu ilke gereği öldürülmüştü. Türkiye’den örnek verirsek; 27 Mayıs İhtilali, 12 Eylül İhtilali, 28 Şubat Devrimi ve Gezi Parkı, Taksim Olayları ve son darbe operasyonları sayılabilir. Halen yöneticilik yapanlarla gelecekte yöneticilik yapmak isteyenlere gözdağı vermeyi amaçlıyorlar. Birçok Başbakanın ikide bir “biz kefenimizi belimize dolayarak yola çıktık” cümlesinin arkasında yatan esas neden bu kişi ve kuruluşlarla bunların yerli işbirlikçilerine verilmek istenen mesajı iletmektir. Yoksa bu ülkenin insanları ancak tatlı bir rekabet içerisinde olur, zaman zaman sert çıkışlar olsa da önemli konularda milli olmak gibi bir hasleti hemen gösterirler. Öldürme ve asma işini yürütenler bu kiralık yerli ve yabancı tetikçilerdir. Bu ülkenin çocukları birbirlerine rakip olurlar ama ülkeyi ve yöneticilerini Batılılara şikâyet etmezler.
Tekrar belirtelim ki bu ve benzeri kitapları yazanlar yüksek ücretli profesyoneller olarak tanınan, esasta yüksek ücretlerle satılık kalemlerdir. Kendilerinin inandığı herhangi bir kutsalları ve değerleri yoktur. Tek değer ölçüleri paradır, hanımlarına el atan olursa kızmazlar ama paraları azalırsa yaşayamazlar. Kim fazla para verirse ondan yana konuşurlar ama kimseden ve herhangi bir değerden yana değildirler. Kiralıktırlar çünkü kutsalları yoktur.
Kitabı Türkiye’de CNN televizyon kanalı tanıtırken tanıtan kişi de Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan oldu. İş bu kanalın ve tanıtıcının son on yıllık faaliyetleri kayda değer doğrusu. Balyoz gibi ihtilal girişimleri ile Gezi Parkı olaylarındaki tutumları, son operasyonlar vs. onların bu kitabı niçin toplumun nazarına özellikle getirdiklerini anlatmaya yeter.
Bu tetikçi insanların baskı kurdukları ülkelerdeki metotları da çok ilginç: Hileli seçimler, sahte finansal raporlar, rüşvet, zorbalık, seks, cinayet vs. Kiralayan merkezlerin belirledikleri amaca ulaşmak için meşruiyet kanalları şart değildir bu tür kişiler ve kalemler açısından. Gerçi bu formül emperyalizmin her türü için de makbuldür.
Bizde hileli seçimleri kimler ve ne zaman yaptı biliniyor. Sahte finansal raporları kimler yayınladı, dikkate değer hale getirenleri biliyoruz. Rüşvet daha çok hangi dönemlerde, hangi yerel yönetimlerde, hangi metodla oluyor, belli? Farklı iktidar dönemlerinde yapılanlara bakın, % 50 aynı isimler. Zorbalık adeta İP’i tarif ediyor. Seks işinde kullanılanlara dikkat, genel başkanlara kadar gitti. Cinayet derseniz, son yirmi yılın ilk on yılında kıyamet gibi.
En büyük yalanları kalkındırma yalanlarıdır. Hani IMF bizi 27 Mayıs ihtilalinden beri kalkındırıyordu ya, onun gibi. Tam otuz dokuz anlaşma yapıldı IMF ile. Sonuçta bir yiğit adam onları 2010 yılında kovdu da ülke rahatladı.
IMF ve Dünya Bankası, ikinci dünya harbinden sonra oluşturulan “Yeni Dünya Düzeni”nin en önemli enstrümanları, en önemli sömürü araçlarıdır. Gerçi NATO ve BM gibi kuruluşlar da var ama bizim konumuz iktisat.
Kitabın yayınlanma amacı Batı’ya direnen ülke yöneticilerini korkutup kendilerine uygun hizaya getirmektir. Bunun yanında kitabı okuyan okuyucu dünya emperyalizmini tanımış olur ama artık ürkek bir adam olup çıkar.
Temel yaklaşım şu olmalıdır kanaatimce; neye karşı olduğumuz değil, neye taraf olduğumuz önemlidir. Bir kötülüğe karşı olmak yetmez, haktan yana olmak gerekir. Bir kötülüğü bırakıp bir başka kötülükten yana olanların sayısı hiç de az değildir. Müslüman bir delikten bir defa ısırılır, eğer tekrar aynı delikten ısırılıyorsa bu Müslüman’ın adına başka bir şey denir. Aman dikkat, gâvurun oyunu bitmez.