Adına sermayecilik veya kapitalizm denilen bir güç, bütün dünyada adına “yeni dünya düzeni/sistemi” dediği bir oluşumu tesis etmiş durumda.
İngiltere’deki aristokrasi ve derebeylikten sonra, Fransa’daki Reform ve Rönesans akımlarının ardından Kapitalizm bütün Avrupa'ya yerleşti. 1492 yılında başlayan Yahudilerin İspanya’dan sürülmeleri ile coğrafi keşifler sonucunda Avrupa kabuğunu kırdı. Kısa sürede Amerika keşfedildi, Afrika zapt edildi, buralardan Avrupa'ya altın, gümüş ve köle aktı.
Batı’nın zenginliği, tüm Afrika kıtasının köleleştirilmesi ve yağmalanması, Amerikan yerlilerinin katledilmesi ve tüm yeryüzünün sömürülmesi sayesinde oluşmuştur.
18. yüzyılın sonlarında Buharlı makinenin bulunuşu ile önce İngiltere’de ardından da Batı’nın tamamında “Sanayi Devrimi” gerçekleşmiş, gerek siyasi hayatında, gerek iktisadi hayatında önemli düzenlemeler olmuştur. Sanayileşmenin ardından yeni bir “işçi sınıfı” kavramının doğduğunu da belirtelim. Batı’daki bu sanayileşme hareketini doğu ıskaladığı için hala ve nezaketen en fazla “gelişmekte olan ülkeler” kategorisinde anılmaktadır.
Kapitalizmin ortaya çıkmasında maddi faktörün yanında dinî faktörün de önemli olduğunu etraflıca anlamak gerekir.
M. Weber Protestanlığın, kapitalizmin rasyonel ruhunun doğmasına yol açtığını dile getirmektedir.
Protestanlık başlangıçta sınırlı bir yapıydı. Ama zamanla Protestanlık Yahudiliğin etkisi altına girdi. Yahudilik ile Protestanlık arasında bir düşünce özdeşliği oluştu: “On beşinci yüzyılın sonlarında Yahudiler İspanya'dan atıldıktan sonra kuzeybatı Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi için hayati bir rol oynadılar. Hollanda’da para ve kredi sistemini standartlaştıran tahvil ve kredi araçlarını kullanmaları, denizaşırı ticareti ve sömürgeci girişimleri finanse etmeleri, lüks ticaretteki uzmanlıkları ve en önemlisi İngiltere’ye kapitalizmin rasyonel ve hesabi ruhunu bütün teknikleriyle ulaştırmaları” Batı’nın sanayi ve finans alanında uzman olmasını sağladı.
Böylece Yahudiler Avrupa iktisadi yaşamında etkin rol oynadılar; Hollanda ve İngiltere'de kapitalizmin temellerini attılar.
Yahudiler, Hıristiyanların Yahudileşmesi ölçüsünde kendilerine alan bulmuşlardır. Hıristiyanlığın yeni putu “servet tanrısı” olmuş ve ona sadece dudaklarıyla değil ruhlarının bütün gücüyle yakarırlar.
İlginçtir; Kapitalizmi yoksulluğun, sömürünün ve baskının kaynağı gören Marx, yaptığı eleştirileriyle ilginç bir şekilde kapitalist düzenin gelişmesinde etkili olmuştur. Marx’ın yazıları kapitalizmin gelişiminde, yeni sosyal örgütlenmelerin ortaya çıkmasında ve toplumsal mücadelelerde belirleyici olmuştur. Marks, sosyalizmi savunmaktan ziyade kapitalizmi eleştirmiştir. Kitabının adı da zaten “Kapitalizm” “Das Kapitalizm”dir.
Sovyet komünizminin 1989-1992 yıllarında çöküşü üzerine Fukuyama “Tarihin Sonu” çalışmasıyla liberal kapitalizmin zaferini ilan etti. Fukuyama’ya göre Doğu-Batı çatışmasının sona ermesi, liberal kapitalizmin insanlığın siyasi ve iktisadi gelişiminde tartışılmaz bir modeldir, tarihin sonudur, bundan vazgeçilemez.
ABD vatandaşı Chomsky’e göre; “ABD dünyanın en önde gelen terörist devletidir. Dünya genelinde binin üzerinde askeri üsse, bütün ülkelerin bütçelerinin toplamına yakın bir askeri bütçeye, dünya ve uzay üzerinde tam teşkilatlı bir tahakküm kurabilmesi için gereken en gelişmiş teknoloji ve en son araştırma tekniklerine sahip bir imparatorluktur.”
Yeni dünya düzenini İngiltere ile ABD birlikte inşa etmiştir. Ortadoğu’daki karakolu ise İsrail’dir.
ABD ve İngiltere’nin 1945’te elde ettiği zaferin ardından, şer güçler Ortadoğu’da faaliyet gösterecek bir Yahudi devletinin inşasına hız verdiler. BM 1947’de, ABD’nin baskısıyla, Filistin topraklarını taksime karar vermiştir.
Mayıs 1948’de de İsrail’in kuruluşu ilan edilmiştir.
Batı’nın toplumsal modeli Kapitalizmin gelişmeye başladığı günlerden bu yana tüm insanlığa Batı’nın iktisadi ve politik yapısı, kültürel ve felsefi özellikleri, hayat normları izlenmesi gereken bir örnek model olarak sunulmaktadır. Bu, Batı’nın, dünyanın geri kalanından daha yüksek yaşam standartlarına ve daha fazla kuvvete sahip olması nedeniyledir.
11 Eylül'den sonra ABD tarafından ilan edilen bir savaş vardır. Dünyanın en önde gelen iki terörist kumandanından biri olan ABD (diğeri İsrail) “modern çağda barbarlığa bir geri dönüşü” hedefleyen, “Terörizmin” kaynağı olarak belirledikleri Ortadoğu ve Orta Amerika’yı temizlemek istediler ama enerji kaynakları nedeniyle öncelik Ortadoğu olacaktı.
ABD ve müttefikleri Irak işgaliyle başlayan süreçte bölgede bir Müslüman soykırımı gerçekleştirmişlerdir. Böylece normların, prensiplerin ve demokratik hakların değil, önemli olan Batı’nın çıkarlarıdır.
Batı’ya ait “felsefi akımların ve düşünce Teorileri”nin 7 Ekim 2023’ten sonra zannederim anlamı kaybolmuştur.
İnsan hakları, temsili demokrasi, bireysel ve kamusal özgürlükler gibi kavramlar, Gazze’de işgalci Yahudilerin katlettiği 15 binden fazlası çocuk ve binlerce kişiyle yerin dibine girmiştir.
Tek kutuplu sistem Ortadoğu’yu, İsrail aracılığıyla yeniden yapılandırmaya çalışıyor.