CHP İzmir Büyükşehir belediye başkanı Tunç Soyer’e icraat yapma kıstası ile bakarsak kesin sınıfta kalır. Tunç Soyer; icraat gerektirmeyen, ideolojik tartışmaları ile gündeme gelmek,demagoji yaparak tekrar aday olmayı hedefliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti benimsesin diye, Osmanlının eleştirilmesini anlarım. Türkiye Cumhuriyeti halk tarafından benimsenip, halk rejime sahip çıktıktan sonra, Osmanlıyı kötüleyip duranlar genellikle İngiliz öğretilerinden kurtulamamış zavallılar veya icraat yapmayan Atatürk’ün Osmanlı Subayı olduğunu anlamayan derinliği olmayan insanlardır.
İş yapmayan insanlar, ya sahte dindarlık taslarlar, ya ortak değerimiz olan Mustafa Kemal’in arkasına saklanarak sahte vatanseverlik taslarlar. Oysa gerçek vatanseverlik iş yapmak, yarınlarımız için yatırım yapmaktır. Halk kim iş yapıyor ise onu belediye başkanı seçmesi gerekir.
İzmir: Türkiye’nin en büyük köyü görünümünde. Belediyecilikte, İzmir’den daha kötü bir şehir göremiyorum. Bir ay önce Bornova’ya bağlı Pınarbaşı’na gittim. En az bir yıllık poşetler, kâğıtlar, hiç biçilmemiş otlar, insanı şaşırtacak kadar pislik içinde. Türkiye’nin çok şehrini işim gereği geziyorum. 8 otomobili ortalama 200 bin km kullandım. Tüm partiler bizim. Halkın seçtiğine saygı duyarız. Fakat icraat yapmayan, sadece demagoji yapanlara saygı duymakta zorlanıyorum.
Tunç Soyer, Sultan Vahdeddin’e karşı kullandığı ifadelere dava açılmasına sevinmiştir. Bu davayı kullanmaya başladı. Halkın yarısı ideolojik oy verirken iş yapmasına gerek yok. Halk bir belediye başkanın hangi vasıfları taşıması gerektiğini bilmeli, kriterlerine uyanı desteklemeli. Belediye başkanlarını seçerken ideolojik yaklaşımına değil, halka hizmetine bakılmalı. Sayın Soyer’in ifadelerine bakalım.
Tunç Soyer; Tarkan’ın sahne aldığı 9 Eylül kutlamalarında “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydi. Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Sadece ve sadece, saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar. İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar. Teslim oldular. Ve bir sabah, emperyalist ülkelerin askerleri kirli çizmeleri, kirli emelleriyle Körfez’in sularını ve güzelim şehrimizi işgal etti. Ve yine o sabah, tam da bu bulunduğumuz yerden, Kordon boyundan göğü yırtan bir ses yükseldi. O ses, sadece bir kurşunun sesi değil, İzmir’den tüm Anadolu’ya yayılacak bir direnişin müjdecisiydi. 'Sen başlat! Bitiren bulunur!' Hasan Tahsin’in ilk kurşunuyla yazdığı son yazısı, yeri, göğü kapladı diye devam eden konuşmaya dava açıldı.
Soyer’in ifadeleri genellikle bu zihniyetin Osmanlıyı kötülene hastalığından kurtulamamasını gösteriyor. Oysa Atatürk dâhil kurtuluş savaşında şehit olanlarda, gazi olanlarda Osmanlının yetiştirdiği ölümü hiçe sayanlardı. Aklı çalışan milli olan kişi asla Osmanlı’yı da, Atatürk’ü de, kötüleme sevdasına girmez. ‘’Osmanlıyı kötüleyen babasını beğenmeyen kaprisli çocuk gibidir’’.
Yine de, bu konuşma asla dava açılacak bir konuşma olamaz. Bu dava Tunç Soyer’in yarasına merhem olmuş, İzmir halkının gelecek 5 yılını tehlikeye atmıştır. CHP iş yapmayan başkanlara sahip çıkmamalı, icraat yapmayanlarla yola devam etmeli diyor, icraat yapa hevesi yüksek olan, başkan adaylarına, partisine bakmadan başarılar diliyorum.