Geleceğimiz için en büyük tehdit çevre kirliliğidir. Tüm dünya insanları bu riski görmeli ve bu durum önemini kavramalıdır. Çevre kirliliği tüm canlılar için hayatta kalma meselesi, tüm insanlar için kanser gibi hastalıkların tetikçisidir.
Çevre duyarlılığında hiç birimiz ideolojik, siyasi veya şahsi menfaat hesabı yapmadan temiz bir çevre için ne yapılması gerekiyor ise onu yapmalıyız. Çevreyi kirleten kişi kendi çocuğumuz olsa uyarmalı çevreyi kirleten belediye ise gece gündüz kazansın diye çalıştığımız başkan dahi olsa, her türlü muhalefeti yapmalı ve çevre kirliliğini önlemeliyiz.
İstanbul’da son 5 yıldır denizlerde mü silaj sorunu yaşanıyor. Arıtılmadan atılan evsel atıklar, arıtılmadan derin deşarj sistemiyle denizin altına verilen lağımlar mü silaj olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumdan rahatsız olmayan yoktur sanırım. Resmen çevre felaketine sebep olan milyonlarca balığın yaşamını tehdit eden bu durumdan ideolojik takıntıları yüzünden bahsetmeyen partilileri görünce bu nasıl insani diyoruz.
Çevre kirliliğini önlemek hepimizin en önemli görevi. Trakya’da sanayi artıklarından dolayı simsiyah akan derelerin sorumlusu kim ise tüm halk karşılarına dikilmeli. Bakanlık ise bakanlığa hesap sorulmalı. Ülkemizde aktivistler nasıl oluyor ise arıtılmadan boğazın derinlerine verilen lağım konusunda tek itirazda bulunmuyorlar.
Gelecek için en büyük tehdit kimyasal kirliliktir. Dünyada su bitmez buharlaşan her molekül su tekrar toprak ile buluşacaktır. Tehdittin en büyüğü temiz suya organik ürünlere ulaşamamak olacaktır.
İzmir belediyesi çevreyi kirlettiğinden, sürekli çevre bakanlığından ceza yiyor. Kendini ilerici çevreci diye tanıtan vatandaşlardan çıt yok. Bu yapıdaki insanlardan ne bekleyebiliriz.
Ülkemizde ideolojik takıntılardan kurtulmaz ben dededen babadan şu partiliyim der isek, icraat yapmayan insanların peşinde sürükleniriz diyor, akılla hareket edenlere saygılar sunuyorum.