İstanbul’da bilinen markalar baklavayı 1000 TL’ye, hatta üzerine satmaya başladılar. Ülkemizde alacağımız gıdaları, olması gereken fiyatın, 5 katı fiyatlara almaya devam ediyoruz. Bunun sorumlusu kim? Kaliteyi bozmadan ekonomik üretim yaparsak, baklava fiyatları asla 200 TL’yi geçmez.
Bilinçli tüketici olmadığımızdan bir ürünün pahalı veya ucuz olması, tüketim miktarı açısından fark oluşturmuyor. Örneğin yumurtanın kolisi ister 120 TL olsun, ister 60 TL, tüketimin değişmediğini yıllardır yumurta üreticileri söylüyor. Bunun doğruluğunu bizde net görüyoruz. İhracat azalınca yıllardır yumurta fiyatları çakılır. Yumurta fiyatları düşünce ihracatta azalan haftalık 150 tır düşüşü halkın tüketim miktarını artırarak kompanze etmesini bekliyoruz. Fakat düşen fiyat tüketim miktarını artırmıyor.
Ülkemizde maalesef bilinçli bir tüketim toplumu yok. Ürünlerin kalitesine bakılmıyor, birçoğumuz pahalı ise kalitelidir ezberi ile hareket ediyor, bazılarımız pahalı mal alınca kendimizi mutlu hissediyor, hatta onunla övünüyoruz.
İstanbul’da dünyanın ünlü markalarına dikim yapan tekstilci arkadaşlar, aynı markanın artan parçalar ile ürettikleri tişörtleri, markalının 1/3 fiyatına satamadıklarını söylüyorlar. Bunlar bizin bilinçli tüketim toplumu olamadığımızı gösteriyor. İngiltere’de aşırı zam yapan firmalara, özellikle bayanların boykot uyguladığını hepimiz duyuyoruz.
Avrupa ülkeleri bizden daha zengin olmalarına rağmen ülkenin kaynaklarını bizim gibi israf etmiyor, gereksiz zam yapılınca alımı durdurarak tepki veriyorlar. Hükümetler doğal gaz gibi az olan kaynakları çok daha adil ve kısarak paylaştırıyorlar. Örneğin İtalya’da doğal gaz yetersizliğinden dolayı oda ısısını oteller dâhil 19 derecenin üzerine çıkartmıyorlar ve gece boyu doğal gazı tamamen kapatıp kullanımını önlüyorlar.
Benin kızım İtalya’da yüksek lisans yapıyor, görüntülü görüşüyoruz baktın evin içinde kazak ve montla kızım ile kız arkadaşı oturuyorlar. Kaloriferi yakın değince gerçeği öğrendim. Meğer ısınmada kullanılan gaz direkt kapatılıyormuş. Geçen bize ilaç üreten fabrikanın müdiresi İtalya’ya gitti. ‘Otelde dondum, görevliyi çağırdım, baktım görevli lazer ışınlı termometre ile geldi. Isıyı ölçtü 20 derece olduğunu görünce, zaten standarttı geçmişiz, çok üşüyorsun sana ek battaniye gönderelim dedi’ diyor.
Bayramda Almanya’da Stuttgart’ta bayağı üşüdüm. Orada da gece 12 ile sabah 6 arası ısıtma için kullanılan doğalgaz kesiliyor. Şimdi İstanbul’a bakıyorum adamlar kocaman doğalgaz sobaları ile açık alanları ısıtıyor. Biz bu kadar zengin miyiz ki binlerce kafe gökyüzünü ısıtıyor?
Ülkemizde; Ayranı yok içmeye atla gider… durumu yaşanıyor. Biz, üretimde Almanya’nın çok gerisindeyiz. Fakat israfta ve tüketimde onlar bizim elimize su dökemezler.
Türkiye’nin kendi gücünü bilmesi, gereksiz masraftan kaçınması ve tüketmekte savurganlıktan vazgeçmesi gerekir. Avrupa: Paran olsa da tütemezsin diyor. Bizde parası olmayan geleceğinden yiyor.
Bilinçli toplum ne yaptığını bilen toplumdur. Aşırı masraf eziklikten kaynaklanır. Ürünlerin maliyetini ve besleyici değerini bilerek pahalının yerine ikame edeceğimiz ucuzu tercih ederek ve kaynakları israf etmeyerek adil bölüşmeliyiz diyor, akılla hareket edenlere saygılar sunuyorum.