Depremin yaralarının sarılmaya başlandığı günlerde depremin soğuk etkisi yerini siyasi atak ve rantlara bırakıldığı görülmektedir. Öyleki çocukluğumdan beri kaliteli ve çözümcü bir siyasi arena oluşturamayan Türkiye siyaseti yine yanıltmıyor. Yaşanan afette suçlu aranıyor. Çözüm seçenekleri yine arka planda kalıyor. İnsan psikolojisinde olumsuz bir durum karşısında kendisi dışında suçlu bulmak vicdan rahatlatıcı olması sebebiyle içgüdüsel olarak başvurulan yöntemdir ama ne sorunu anlar ne de çözüm bulabilir. Bu psikolojiyle yapılan siyaset ise sadece provokatif ve insanları manipüle ederek kümeleştirmekten başka bir sonuç sağlamıyor.
Evet soruyorum sizlere;
1- Ekonomi kötüye gidiyor, Suçlu: X
2- Afet Arama Kurtarma Sorunları Yaşanıyor, Suçlu: Y
3-Eğitim Sistemi Başarısız, Suçlu: Z
Peki çözümler kimde? Bu suçluları tartışıp önümüze koyan siyaset çözüm/çözümleri ne zaman sunacaktır?
Hep şikâyet eden bir toplumdan ayağa kalkıp sorunları çözen bir toplum haline ne zaman geleceğiz? Bazen toplumca şapkayı öne koyarak düşünmek gerekir. Ancak bu şekilde kaliteli Eğitim, Sanayi, Ekonomi, Siyaset elde edebileceğimize inanıyorum.
Günümüz Dünya siyasi yapısını aile benzetmesi yapacak olursak; Ailenin Babası ABD, Annesi İngiltere olarak betimleyebilirim. Babanın sevmediği sorun çıkarak Dayı Rusya, Annenin sevmediği sorun çıkaran Amca İsrail olarak ailenin kollarını genişletebiliriz. Türkiye bu aile yapısında en büyük Erkek çocuk olarak betimliyorum çünkü gelişimini devam ettirip ayakları üzerinde durmak isteği karşısında Babanın kanatları altında durma baskısıyla boğuşuyor. Anne ortamı yumuşattıkça ortam dahada geriliyor. Peki günümüz Türkiye siyasi yapısında bulunan 6 (Altı) Bilinmeyenli 6 (Altı)’lı masa bizim ailenin Anne tarafından mı Baba tarafından mı akraba bilinmez…
Öyleki Deprem olur devlete saldırır, savaş olur sessiz kalır, kriz olur devlet suçlanır, Milli üretim başarıları elde edilir konuyu dağıtacak ithamlarda bulunurlar. Yapılan muhalefeti gözönünde bulundurduğumda “Muhalif” kelimesi yaşam tarzlarına döndürmüş olmaları aslında biz çözüm ve proje olmaksızın tek amaç saldırı olduğunu gözlemliyorum. Bu yaklaşım ve görev dağılım zihniyeti iyileşmedikçe çözümcü ve sorunları gündeme getirip çözüm arayan bir muhalefet göremeyeceğimizi düşünüyorum.
Ülkemizi, milletimizi, kabiliyetlerimizi, eksikliklerimizi iyi analiz etmeliyiz. Ne durumda ve aşamada olduğumuzu bilerek bu doğrultuda gelişim ve kalkınma planları yapılmalıdır. Her alanda bilinçli bir Toplum oluşturulmalıdır. Bireyden topluma herkese bu bilinç kazandırılmalıdır. Ancak bu şekilde parlak bir gelecek görebilmek mümkündür.
Daha güzel yarınlar görmek dileğiyle, iyi haftalar dilerim.
Elektrik-Elektronik Mühendisi-Genç Girişimci
orhanalperenyildiz@hotmail.com