TÜRKLERİN EHLİBEYT İLE HISIMLIK BAĞI NERDEN GELİYOR?
Sasani Hanedanlığına bağlı saraydan Üç Türk Soylu Katunundan (prensesinden) biri, Hz. Ebubekir'in oğlu ile, ikincisi Hz. Ömer'in oğluyla,
Üçüncü Katun (prenses) ise Hz. Ali'nin oğlu Hz. HÜSEYİN ile evlendiriliyor.
Hz. HÜSEYİN Türk Kağanı İstemi Yabgu'nun kızı Şehri Banu Katun ile evleniyor ve bu evlilikten İmam Zeynel Abidin dünyaya geliyor.
Şehri Banu katun (prensesin) soyu Ünlü Türk destan kahramanı Alper Tunga'ya kadar uzanmaktadır.
Dolayısı ile imam Zeyneli Abidin baba tarafından Hz. MUHAMMED'E, Anne tarafından Türk Kağanı İstemi Yabgu Kağana ve Alper Tunga ya kadar uzanan bir soy bağına sahiptir.
Kerbela olayında Peygamberimizin evlatlarından 72 ehlibeytin Yezit Tarafından katledilmesi ve sadece Zeyneli Abidinin sağ kurtulması tesadüf değildir.
Yezit'in Türk Kağan soyuna dokunamayışı hem siyasi olarak bir Türk imparatorluğunun düşmanlığını kazanmama korkusu, hemde O dönemin siyasi manevralarından biridir.
Ancak, Yezit'in bu siyasi manevrası Türklerin ondan ve zalimlerden mazlumların kanının hesabını sormasına engel olamamıştır.
Kerbela da kundakdaki 6 aylık peygamber torununa acımadan kıyan, Arap Emevi hanedanı lideri Yezit'in o günlerde 10 - 11 yaşlarında olan Türk soyundan bir Ehlibeyit mensubunu sağ bırakması düşündürücüdür.
İmam Zeyneli Abidinin Kerbela dan nasıl kurtarıldığını ve onunla birlikte, kutlu kılıcın Horasan Erenlerine emanet edilmek üzere nasıl verildiğini biliyoruz.
Zeyneli Abidin'in, Azerbaycan, Horasan ve Türkistan da çok sevilmesinin altında yatan asıl neden, Peygamber torunu olmakla beraber onun bu Türk cografyasında yetiştirilmiş olmasından kaynaklanır. Türkistan da eğitilen Zeyneli Abidin, daha sonra Medineye ve Mekkeye gönderilerek burada irşat görevine devam etmesi istenmiştir. İmam Zeyneli Abidin'in bu görevi ifa etmesi Türk Horasan Erenlerinin eğitimi, maddi manevi desteği ile olmuştur.
İmam Zeyneli Abidin'in Türkistan, Horasan ve Azerbaycan yörelerinde çok sevilmesi de bu nedendendir.
Türkler onun için; "Yezit ile su içmektense, Hüseyin ile Ölmek güzeldir..." diyerek bu felsefeyi kendilerine yol olarak seçmiştir.
KERBELA DA ŞEHİT EDİLEN MAZLUMLARIN, EHLİBEYTİN ANISINI YAŞATMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR.
KERBELA DA KATLEDİLEN MAZLUMLARIN YASI ACIMIZDIR.
UNUTMAK İHANETTİR.
KERBELA'NIN ACISINI HİSSETMEYEN, UNUTAN MÜSLÜMANIN KANI KURUSUN.
MAZLUMLARIN YASINI, YAS KABUL ETMEYEN, ACISINI PAYLAŞMAYAN, HZ. MUHAMMED ÜMMETİNDEN DEĞİLDİR.
TÜRK MİLLETİNDEN BİZDEN HİÇ DEĞİLDİR.
"Suyu sana haram kılanın, ahireti susuz olsun Ya Hüseyin!
Peygamberimiz, Hz. Muhammedin yani dedenin öptüğü boynuna hançer vuranın, ateşi derin olsun! Ya Hüseyin..."
Kahpe yezid'in süslü sarayında, zevk sofralarında olmaktansa, kızgın Kerbela çöllerinde susuz, Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt ile olmak milyon defa daha şereflidir.
İki cihan güneşi peygamber efendimizin "cennet gençliğinin efendisi" buyurduğu torunu ve gözünün nuru, Hz. Hüseyin (r.a.) efendimizi ve Ehl-i Beytini şehadetlerinin yıl dönümünde rahmetle, Yezid ve taraftarlarını lanetle anıyorum.
Bu acı İslam dünyasının acısı ve yürek yangınıdır. Kerbela'da ki kahpeliği görmezden gelmek Yezid ile aynı safta bulunmaktır.
Safımız, iki cihan güneşi peygamber efendimizin can torunu ve Ehli beyti, Hz. Hüseyin' (r.a) dan ve tüm mazlumlardan yanadır...
Ehl-i Beytin güllerine selam, Yezid'e de onun safında olanlara da, günümüz yezidleri ve zalimlerine de LANET OLSUN!
TÜRK MİLLETİNİN EHLİBEYT SEVGİSİ NEREDEN GELİR?
HZ. HÜSEYİN'İN TÜRK MİLLETİNE DUASI...
Horasanda TÜRK Milletinin uluları erenleri haber almıştır...
Arap Yarım Adasın da olağan üstü olaylar yaşanmakta mazlum kanı oluk oluk akıtılmaktadır...
O mazlumlara yardım edilmesi şarttır. Ancak Türkler siyasi ve askeri güç bakımından Araplarla Savaşa girecek ve siyasi olaylara müdahale edecek konumda, durumda değildirler. Ama orada kendi kan uçlarına dokunan bir durum vardır. Türk Kağanı İstemi Yabgu olayı ortalığı fazla hareketlendirmeden sesiz sedasız çözmek ve zulme dur demek için olaya müdahil olmak adına, küçük bir serdengeçti fedai ekibini görevlendirir.
Kerbela meydanında kuşatma altında susuz çaresiz bırakılan Hz. Hüseyin’i almak üzere aldıkları emir ve talimat gereği, görevlerini yerine getirmek için Horasandan binerler atlarına, Kerbela çöllerine doğru at sürerler...
Takvimler Muharrem ayının 9’unu gösterirken yedi Türk Akıncısı Horasandan mazlumlara yardım için Kerbelaya at sürmüş kısa sürede kuşatmayı yararak Hz. Hüseyin huzuruna gelmiştir...
Hz.Hüseyin susuzluktan tükenmek üzeredir...
Hz. Hüseyin Yedi Türk Yiğidini karşısında gördüğünde onlardan aldığı, “Sizi Azerbaycan’a götürme emri aldık. Bizimle gelin” teklifini, tereddütsüz reddeder...
Çünkü Hz. Hüseyin bu yola dönmemek üzere çıkmıştır ve şahadeti kovalayacaktır...
Ancak Hz.Hüseyin'in gelen Türk yiğitlerden bir isteği olur...
Peygamber Torunu, “Milletinizin bendeki emaneti Oğlum Zeynel Abidin çok hasta, alın onu götürün. Onu buradan alın gidin ulularınıza, size, Türk Milletine emanettir.” der...
Aynı zamanda, Yedi Türk yiğidine bugün Topkapı Sarayinda sergilenen, üzerinde IYI DAMGASI olan bir kılıcı Türk ulularına teslim etmek üzere, Zeynel Abidinle birlikte emanet eder...
Süreyci kabilesinin yaptığı bir kılıçtır.
Yedi Türk akıncısı, emanet Kılıcı ve Zeynel Abidin’i de yanlarına alarak yıldırım gibi geldikleri yoldan geri Horasana doğru yol alırlar...
Emevi Ordusunun barikatını yararak yıldırım hızıyla uzaklaşan Türk serdengeçtilerinin ardından;
Hz.Peygamberin sevgili torunu, Allah’ın Aslan’ı Âlimler Şahı Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin ellerini Arş-ı A'la’ya kaldırır ve Yaradana şöyle yakarır;
“Yarabbi bu yedi yiğide, yedi devlet nasip eyle…” duasını eder...
Bugün Türkistan sahasından Balkanlara uzanan coğrafyada hür ve bağımsız yedi Türk Devleti mevcuttur.
Bu yedi Türk devletinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devletinin bir bakiyesidir...
HORASAN ERENLERİNE EMANET olaral verilen IYI damgalı Hz. Osmana ait kılıç elden ele dolaşarak Horasan Erenlerinden Hoca Ahmet Yesevinin talebesi Şey Edabalı Tarafından devlet kurma nişanı olarak Osman Gaziye ( Ataman Beye) verilmiştir.
Horasan Erenlerinin Şahı Piri Türkistan Hoca Ahmet Yesevi talebesi Şeyh Edabali yenasıl geçmiş tir bu bir tesadüfmü dür?
İlahi bir gücün tecellisimidir? Bunu ancak herşeyin sahibi hakimi ve hüküm vericisi yaradan bilir...
Biz sadece bu Kılıcın Şeyh Edabalı ya geçişini ilahi bir gücün tecellisi olarak inanır bakarız...
Şeyh Edabalı da bu kutsal görev için mutlak gücün hakimi tarafından görevlendirilmiştir. O da devlet kurma nişanı olarak Ataman'a Kutlu Kılicı vererek yüce görevini ifâ ve tebli görevini yerine getirmiştir. Ataman'ın adının Osman olmasını o istemiştir...
Osmanlı Devletinin manevi kurucuları Şeyh Edabalı ve Hacı Bektaşi Veli hazretler dir.
Tarihte hiç bir olay tesadüfen gerçekleşmez, yaşanmamış ve hiç bir Türk devleti tesadüfen kurulmamıştır.
İşte bu yedi devletin yedi bayrağı, Hz. Hüseyin’in duasının kabulünün delili olarak semalarda dalgalanmaktadır.
Biz buna inanırız, inanmayanlar da mutlaka olacaktır. Kimseyi inancından dolayı da yargılamayız. Çünkü inancımız ve TÜRK töresi buna müsaade etmez...
Bağımsız Türk yurtlarını düşününce elbette Esir Türk illerini de düşünmeden edemeyiz...
Hz. Hüseyin’in duası, Bağımsız Türk Devletleri ve esir Türk Yurtlarını düşününce aklımıza Oğuz Kaan’ın Türklük duası gelir...
Yazımızı, Oğuz Ata’nın duasının son bölümüyle bitirelim istedik:
"Allah'ım! TÜRKÇE konuşulan, TÜRK'e yurtluk etmiş olan yerleri kıyamete kadar TÜRK'ün hükmü altında bırak!"