Her On Kasım’da gözleri yaşlıdır bu necip milletimin.
84 yıl önce kaybettikleri Atasını bugün kaybetmiş gibi hüzünlenirler.
Çünkü o yeri dolmayan ve doldurulmayacak bir dünya lideridir.
Çünkü o cumhuriyetin, hürriyetin, demokrasinin vazgeçilmez bir timsalidir.
Hiç dinmez bu sevgi seli hiç kabuk bağlamaz bu yara.
Bizler bugüne kadar onlarca yazımızla bu duyguları sizlerle paylaşmak istedik. Bu kez de bir şiirimizle paylaşalım dedik.
Çünkü onu anlatmaya, kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Bu yüzden bugünde On Kasım’ı şiirle anlatalım dedik.
Tabii anlatabildikse…
İnşallah beğenirsiniz.
İşte o şiir.
ON KASIM
On Kasım…
Saat dokuzu beş geçiyor.
Okuldaki öğrenci, sokaktaki genç,
Banktaki ihtiyar,
Hepsi ayakta,
Zaman duruyor sanki
Sathı vatanda…
On kasım;
Saat dokuzu beş geçiyor,
Yer altında kömür işçisi,
Köşe başındaki kestaneci,
Biri birine yaslanan dedeyle nine,
Gidiyorlar bir sevgili gibi,
Sevgililerine…
Her on kasımda;
Dokuzu beş gece,
Sirenler çalar yurdun dört bir yerinde,
Ellerinde bayraklar, yaşlısı genci,
Akın akın giderler Anıtkabir’e,
Her on kasımda dokuzu beş geçe
Aydınlık çöker Anıtkabir’e…
On Kasım;
Saat dokuzu beş geçe,
Saatler duruyor, zaman duruyor.
Bu ülkenin genci, yaşlısı,
Kadını kızı,
İki gözü iki çeşme,
Atasına ağlıyor…
Sade onlar mı?
Kâinat ağlıyor, zaman ağlıyor.
Dost ağlıyor düşman ağlıyor.
Onsuz dünya kararır diye,
Tarihler ağlıyor, tarihçiler ağlıyor.
* * *
Ağlamamak mümkün değil milletçe ağlıyoruz.
Ama o bize…
“Ben sizleri ağlatmak için bu ülkeyi kurtarmadım” diyor.
Mekânın cennet ruhun şad olsun atam.
Biz her şeyimizi sana, seni de Allah’a borçluyuz.
*///*
Mehmet Şükrü Baş