Bu ülkede sadece Mevlana’lar, Yunus’lar, Karacaoğlanlar gelip geçmedi.
Bu ülkede onların torunları olan nice gönül ehli edipler, şairler, sanatçılar gelip geçtiler ki geçtikleri yerlerde silinmeyecek izler bıraktılar.
Ve bu ülkede nice cumhuriyete gönül vermiş, Atatürk’ün gösterdiği yolda ülkesine, milletine hizmet etmiş bürokratlar, öğretmenler, hekimler, hâkimler gelip geçti ki geçtikleri yerde cumhuriyetimizin temel taşlarını oluşturdular.
Bunlardan biriside Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sen Hâkim ol” dediği Türkiye’nin ilk kadın hâkimi cennetmekân Adalet Yılmaz’dır.
Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı Sayın Ali Coşkun Beyefendinin lütfedip tarafıma gönderdiği “Adalet Teyze” başlığını taşıyan bu muhteşem ve anonim yazıyı sizlerle yeniden paylaşma ihtiyacını duydum.
Sakın ola ki mübalağa ettiğimi sanmayın bu yazıyı baştan sona gözyaşlarıyla okudum ve bu ülkenin nereden nereye geldiğini ve nasıl geldiğini, Adalet Teyze gibi insanların bu ülkeye neler verdiğini daha iyi anladım.
Sayın Bakanıma teşekkürlerimi sunarken söz konusu yazıyı sizlere bir kere daha takdim ediyor ve okuyunca bana hak vereceğinizi umuyorum.
İşte o yazı…
***
“Yaşlı kadının yatağından kalktı...
Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu.
Seksen sekiz yaşından beklenmeyen bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi.
Pencereyi açmasıyla odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu...
Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile esen tertemiz bir hava doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı, mutfağa yöneldi, çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı.
***
Oturma odasına yöneldi…
Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti.
Masanın üstü çerçevelerle doluydu. Bir tanesine uzandı camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı. Çerçevenin içindeki fotoğrafta İstiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı.
Yaşlı kadın “Günaydın Anne, Günaydın Baba” dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı.
Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı.
Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü.
“Günaydın Kocacığım” dedi. Kadın bu çerçeveyi de yerine bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı. Artık gözlerinden yaşlar damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp;
“Günaydın Evlatlarım” diyebildi.
Tüm çerçevelere kısaca göz atıp ‘Sizleri, hepinizi çok özledim’ dedi.
Gözlerinde biriken yaşları sildi. Ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendisini…
Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi. Numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama;
“Bir taksi istiyorum” dedi ve adresi verdi.
Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi.
Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu.
Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu.
‘Patlama be adam’ dedi. Nihayet taksiye binebildi.
***
Teyze hoş geldin dedi 25-30 yaşlarındaki şoför.
‘Nereye gidiyoruz?’
Kadın kısa bir sessizliğin sonunda ‘Tüm bir gün beni taşır mısın?’ diye sordu şöföre “Sana 500 lira veririm.” Dedi.
Adam küçümser bir gülümseme ile ‘Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze’ dedi.
Kadın gülümsedi.
“O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?” dedi.
“Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. İlk önce nereye gideceğiz? Diye sordu şoför.
“Anıtkabir’e”
“Anıtkabir’e mi?”_
“Evet”
“Tamam teyzeciğim”
“Yaş kaç teyzeciğim?”
“Seksen sekiz”
“Maşallah Allah uzun ömürler versin teyzeciğim”
“Allah sağlıklı, mutlu, ömürler versin oğlum”
“Haklısın teyzeciğim”
Taksi Anıtkabir’in kapısına gelmişti. Şoför;
“Teyzeciğim geldik” dedi. Dalgın görünen kadın;
“Evladım burada yardımına ihtiyacım var” dedi ve devam etti.
“Benimle gel”
Adam şaşırmıştı.
“Tabii teyze” dedi.
Kuşkulu gözlerle ‘Bizi buraya alırlar mı?’ diye sordu.
O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak ‘Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya?’ deyince taksici… “Hayır” Cevabını Verdi.
“Kaç yıldır Ankara’da yaşıyorsun?”
“Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme”
“Ee o zaman”
“Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda... Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben”
Kadın sinirli bir şekilde başını salladı.
Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde
“Nasıl çıkacaksın Teyze?” diye sordu.
“Her ay nasıl çıkıyorsam öyle”
“Her ay geliyor musun?’
“Evet!” dedi Adile Teyze...(Alıntı)
***
İzin verirseniz yazımıza haftaya devam edelim değerli okurlarım.
Lütfen haftaya bugünü bekleyiniz...
*///*