Bendeniz bir kitap hastasıyım.
Evimde kocaman iki tane kitaplığım var, yüzlerce de kitap.
Bir çocuğa bakar gibi bakarım kitaplarıma, ha bire okurum. Elime bir bez parçası alır onların tozunu alır, okşarım, düzenlerim.
Geçtiğimiz aylarda bir kitapçıya gittim.
Birkaç tane kitap alacaktım. Kitapçıda çalışanlar arasında hummalı bir çalışma gördüm “Hayırdır ne yapıyorsunuz?” dedim. Bir görevli bayan “Kitapların fiyatlarını güncelleştiriyoruz” dedi.
Yani etiketleri değiştiriyorlardı.
Güncelleştirilme kelimesi günümüzde zammın kibarca söylenişi idi.
Her kitabın fiyatını en az %50 artırıyorlardı.
Gözüme “Gazap Üzümleri” kitabı ilişti yıllar önce almış okumuştum.
Fiyatına baktım 230 lira.
Oysa ben o kitabı yıllar önce 17 liraya almıştım.
Nerden nereye…
Bu ülkede çok değişik şeyler oluyor. İnsanın aklının ermediği hafızasının kabullenmediği şeyler.
Kitaplara “kâğıt parçası” diyen bir nesil olduk.
İnanır mısınız? Aldığım kitapları evime getirdiğim zaman “Allah vere de hanım görmese” diyorum.
Çünkü kitaplar hanımların okuması gibi.
Kitap okuduğumu gören bazı yakınlarım bana “Yahu bu yaştan sonra okuyup da âlim mi olacaksın?” diye kinayeli sözler söylüyorlar. Gerçekten üzülüyorum.
Okumak ve yazmak…
Bendeniz 10 sene zabıt kâtipliği 20 sene yazı işleri müdürlüğü yaptım. Günün tamamını okumakla yazmakla geçirdim. Okuma yazma bende bir hastalık halini aldı.
Yazmadan, okumadan duramıyorum.
Okumayan bir nesil olduk dedim.
Hakikaten çok doğru bir tespit.
Bir gazete de 10 lira, bir bardak çay da 10 lira. Günde 10 çay içiyor ama bir gazete almıyoruz.
Ne kadar acı değil mi?
Kitap okumanın çok büyük faydalarını gördüm. Türk ve Dünya Klasiklerinin hemen hemen çoğunu okudum. Büyük Türkiye tarihi ve Türk Ansiklopedisi gibi önemli ansiklopedileri evimden eksik etmedim.
Öğrenebildiğim kadar Türk tarihini de öğrendim, dünya tarihini de…
Büyük oğlum liseyi bitirince dershaneye kayıt yaptırdım. Çocuk bir hafta kadar gitti dershaneyi bıraktı.
Sebebini soranlara “Bizim evdeki kitapları okusam bana yeter” cevabını vermişti ve o çocuk girdiği ilk üniversite sınavında İstanbul Hukuk Fakültesini kazandı.
Onun gittiği yolda geride gelen iki kardeşi de aynı yolu takip ettiler ve onlarda Edebiyat ve Eğitim Fakültelerini kazandılar.
Elbette ki istisnalar kaideyi bozmaz ama okumak irsidir. Oğul babadan görür, torun oğuldan.
Niye yazdım bu satırları biliyor musunuz sevgili okurlarım.
Gençlerimizi okumaya teşvik etmek için.
Onlardan rica ediyorum. Elinizdeki şu cep telefonlarını bir kenara koyun haftada bir iki kitap alın okuyun.
Türk ve dünya klasiklerini okuyun.
Tarihinizi kültürünüzü öğrenin.
Hayatınızda ya öğrenen ya da öğreten olun.
Öğrenen veya öğreten işte insanın insan olma özelliğini gösteren iki etken.
Takvim yaprakları 16 Şubat 2004 tarihini gösteriyordu.
Kızım Konya’da öğretmenlik kur ’asını çekti Konya’nın 60 Km. uzağında Deştiğin adında bir beldeye öğretmen olarak atandı.
O akşam öğretmen evinde kızıma nasihat babında bir şiir yazdım.
Buyrun birlikte okuyalım.
ÖĞRET
Öğret kızım öğret,
A' yı, öğret, B’yi öğret.
Dağları denizleri,
Vatanı, yurdu öğret.
Öğret kızım öğret,
Harbi öğret, sulhu öğret.
Ülkeyi ülke yapan,
Büyük Ata’yı öğret.
Öğret kızım, öğret,
Cumhuriyet nedir onu öğret.
Sakarya'yı Dumlupınar'ı,
Ardahan'ı Kars'ı öğret.
Öğret kızım öğret,
Cahili gafili haini öğret.
Kır cehalet zincirini,
Aydınlığın yolunu öğret.
Öğret kızım öğret,
Vatan nedir onu öğret,
Kefensiz şehitlerimi,
Topal dedeni öğret.
Bizler topal dedelerimizi, kefensiz yatan şahitlerimizi, vatanın özelliğini
Cumhuriyetin güzelliğini ancak okumak ve okutmakla elde edebiliriz.
Kalın sağlıcakla sevgili okurlarım.