Yüce Allah korusun bulunduğumuz bu coğrafya büyük bir felaketin eşiğindedir.
Dört bir yanımızda kaynayan kazanlar ve bu kazanların altına günün yirmi dört saati odun atan sözüm ona dostlarımız vardır.
Bu güzel ülkemizi bölmek, parçalamak ve birilerine yem yapmak isteyen hainler, ezeli ve edebi düşmanlarımız vardır.
Böyle bir günde milletçe el ele vermemiz bir ve birlik olmamız gaflet ve dalalete düşmememiz gerekmektedir.
Askeriyle, siyasetçisi, öğretmeni, öğrencisiyle, kadını kızıyla ülkemizin ve milletimizin hizmetinde olmalıyız.
Çünkü Haçlı zihniyeti içimizdeki ve çevremizdeki hainlerle el ele vermiş kuyumuzu kazmak için iş birliği içerisine girmiş bulunmaktadır.
Allah bizi Amerika’nın demokrasi götürdüğü ilkelerden eylemesin,
“Domuzdan post, yılandan dost” olunamayacağı gibi bu coğrafyada adı Ali Veli, Talabani, Barzani ve İbadi’de olsa güvenebileceğimiz inanabileceğimiz dostumuz yoktur.
Bunların hepsi çıkarının peşinde, hepsinde kuyruk acısı vardır. Bunların çoğunun yuları başkalarının elindedir.
ODUNCU İLE YILANIN HİKÂYESİ
Sizler “Oduncu ile Yılan”ın hikâyesini bilirsiniz. Anonim bir hikâyedir oduncu ile yılanın hikâyesi gün bugündür diyerek bir kere daha anlatayım o hikâyeyi;
Zamanın birinde, bir oduncu ormanda odun keserken çalılar arasında bir yılana rastlamış. Elindeki baltayı kaldırıp yılanın başını vurmak üzereyken bir an göz göze gelmiş. “Yaratılanı severim yaratandan ötürü” sözünü hatırlayınca vaz geçmiş yılanı öldürmekten.
Yılanda duygulanmış ve dile gelmiş.
''Ey insanoğlu, sen bana kıyamadın, bende sana iyilik edeceğim'' demiş.
Kör bir kuyuya dalmış ve kaybolmuş. Biraz sonra ağzında bir altın lira ile çıka gelmiş ve ''Bundan böyle ömür boyu sana her gün bir altın lira vereceğim!'' demiş.
*
Oduncu, altını bozdurmuş evinde o gün şenlik olmuş. Ailesi de dâhil hiç kimseye olanı biteni anlatmamış. Herkes sadece oduncunun çok çalıştığı için durumunun düzeldiğini zannetmiş. Oduncu yıllar boyu her gün o kör kuyunun başına gitmiş, yılan ile buluşmuş ve altınını almış. Bir gün oduncu ağır hastalanmış. Kuyunun başına gidemez olmuş. Birkaç gün geçince bolluğa alışmış evinde darlık başlamış.
*
Oduncu, oğlunu yanına çağırmış ve yılanın sırrını anlatmış. ''Kör kuyunun başına git ve oğlum olduğunu söyle; yılan sana altın verecek!'' demiş. Oğlu inanmamış ama gitmiş. Yılan önce saklanmış, sonra ortaya çıkmış. Onun oduncunun oğlu olduğuna iyice kanaat getirince de kuyuya inip bir altın getirmiş. Oğlan önce inanmadığı hikâyenin gerçek olduğunu görünce hırsa kapılmış, ''Kim bilir daha ne kadar altın var kuyunun içinde!'' diye düşünmüş. Hırsla yılanı öldürmek için bir hamle yapmış savurmuş baltasını yılana doğru ama ıskalamış sadece yılanın kuyruğunu koparabilmiş.
Kuyruğu kopan yılan da can havliyle dönüp oğlanı sokarak öldürmüş.
*
Akşama doğru oğlu eve gelmeyince oduncu iyice endişelenmiş. Hasta yatağından sürünerek bile olsa kalkmış. Kuyunun başına gitmiş ki oğlu cansız yatıyor. Yılanda o anda görünmüş; kuyruğu yok ve kanlar içinde.
*
Oduncu, durumu anlamış ve çok üzülmüş. Canının parçası oğlu yerde cansız, yıllardır velinimeti olan yılanda yaralı...
Oğlunun hata yapmış olduğu düşüncesiyle yılandan özür dilemiş. ''Tekrar dost olalım!'' demiş.
Yılan ise acı acı gülümsemiş: ''Çok isterdim ama sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı varken biz artık dost olamayız!'' cevabını vermiş.
*
Ülkemiz hepsinde birer kuyruk acısı olan etrafımızdaki dost ve Müslüman sandığımız sözüm ona bu komşularımızla ne kadar iyi geçinmeye özen gösterirse göstersin onlarda geçmişten gelen kuyruk acıları olduğu sürece bizleri kabullenemezler ve bizlere dost olamazlar.
Bunlara güvenmek bunlara inançlarından ötürü dost demek gafletten başka bir şey değildir. Hatırlayanlarınız olabilir bize dost gözüken Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’nin “ Türk güçlerinin Musul’u kurtarma operasyonuna katılmasına izin vermeyeceğiz” sözleri düşünülmesi ve ibret alınması gereken gerçeklerin ta kendisidir.
Bu şahıs Amerikalıların Irak’taki varlığına katlanıyor ama komşusu ve din kardeşi bir milletin Musul’a yaklaşmasından rahatsızlık duyuyor.
Tıpkı devenin dikeni gibi bir şey…
Allah ıslah eylesin.
*
Bu örnek sadece İbadi için geçerli değildir.
Bu örnek bütün İslam âlemi için geçerlidir.
İstisnalar kaideyi bozmasa da bana bir tane Türk’ü arkasından vurmamış, Türk’e ihanet etmemiş, Türk’ün kuyusunu kazmamış Müslüman ülkesi veya lideri gösterin dişimi kırayım.
Onun için biz bu yanardöner coğrafyada sadece ve sadece kendi ayaklarımız üzerinde durmanın hesabını yapmalı ve atacağımız her adımı ona göre atmalıyız
Allah korusun yanlış bir adım felaketimiz olur.
*///*