Sevda...

YAVUZ GEZER

29-02-2024 10:18

"Cesur olmak' karşılığında bir şey beklemeden koşulsuzca birini sevmektir"

                                                                                                                                      Madonna.

Sevgilinin saçları gece, gözleri yıldız, bakışları rengarenk ahenklikteki gökkuşağını andırır... içinden geçip dileklerin kabul olmasını istersin.

Her sabah gün onunla başlayıp, onun aşkıyla bitsin,

İki gönül bir coğrafyada birleşsin, elvan elvan çiçeklerin ahenk ve renk harmonisinde...

Kendine itiraf etmekten korktuğun inkârcılığın, onu görünce elinin ayağın birbirine dolanmasına engel olamıyorsa; bil ki aşıksın.

Kalpte hissettiklerindir SEVDA... gözle göremeyip, elle dokunamadığın...

Ellerindeki kitapları göğsüne bastırmış, sırtı yeni çiçeklenmiş ağaç gövdesine dayalı. Bir ayağı dizinden hafifçe bükük, sarı saçlarının gölgelediği yüzü, Okyanusu andıran mavi gözlerinin derinliğinde kaybolmuş, dalgalardaki bir kayıkmış hali çarpar kalbin...

Ellerine; parmaklarının busesi küçük bir dokunuş. Sendeki tek hatıra...

SEVDA; Svd kökünden gelen Arapça bir sözcük olup kelime anlamı "kara şey, kara safra "olarak bilinen sevda, hastalığa tutulma halidir. Yunanca karşılığı Melankoli olan kelime; sev -mek fiili ile olumlu bağı yok gibi gözükse de sevginin insanoğlundaki dozunun sevdaya tutulma boyutuna gelmesi aslında tam olarak" Melankoli" halini yansıtmaktadır.

Hastane önünde İncir ağacı

Doktorlar geliyor zehirden acı ...

Aşkından ince hastalığı yakalananların,

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler 

Sıla hasretiyle yananların dudaklarından dökülüp avaza dönüşen ağıtlardır.

Ailesinin rızasını alamayıp sevgiliyle vuslatı, sevenlerin ailesinin takibinde kaybeden Ali ile Zehra'nın hazin hikâyesidir SEVDA MASALI...

Kırklar dağında Suzan'ın ve Malabadi Köprüsü'nde başka aşıkların başlayıp biten AŞK ve SEVDA hikâyeleridir yanık seslerin türkülerinde...

Yıl 1915'tir...

24 Nisan'da Tehcir kararı alınmış, 16 -55 yaş arasındaki bütün Ermeniler Bağdat demiryolu hattından en az 25 kilometre uzağa, şimdiki Suriye topraklarına göç ettirilecektir. Zorunlu göç aynı yılın Mayıs sonunda İçişleri Bakanlığı'na bağlı Bölge Jandarma Komutanlığı ve mülki amirlerin nezaretinde başlatılır.

Yayınlanan emirler ve alınan detaylı önlem ve uyarılar; Ermenilerin canına ve malına zarar gelmemesini garanti altına alacak mahiyettedir.

İşte Harputlu Mustafa ile Ahçik'in Türkülerle ölümsüzleşen "Aşk Destanı" da bugünlerde yazılır.

4000 yılı aşkın tarihe sahip olan Harput; Hurriler, Hititler, Urartular, İlhanlılar, Dulkadiroğulları, Safeviler ve 1516 yılından sonra da Osmanlı'ya yurtluk etti. Her kavmin yaşadığı tecrübeleri ve elde ettiği birikimi bir sonrakine aktararak kültürel zenginliğin, sosyal hayatın ve paylaşımın sırlarını da nesillerden nesillere aktardı.

Bütün bu güzellikleri potasında eriten Kent aynı zamanda zengin folklor mirası olan ciltler dolusu eserler meydana getirdi. Ancak o folklor eserleri içinde bir tanesi var ki;

Aşkın, insanın birbirine duyduğu sevginin çağlayanından dökülen sözler ve nağmeler her duyanı ürpertirken, her seferinde Harputluların yüreğindeki yaranın tekrar tekrar kanamasına yol açar.

Çünkü o yara o kadar taze ki

Ahçik güzeller güzeli bir Ermeni kızı,

Mustafa ise yakışıklı mı yakışıklı bir Türk genci.

Aynı kentin mistik havasında nefesleniyor ve birbirlerine vuruluyorlar.

Biri Ermeni diğeri Türk.

Biri Hristiyan diğeri Müslümandır.

Bölgede inanç ayrılığı fazla önemsenmese de Emperyalist güçlerin halkları inanç ve köken düşmanlığı yaratarak birbirine düşürme gayreti, bu izdivaca engeldir.

Sonlanan SEVDA cemaatler arası öfkenin zaferidir. Fakat aşk kutsal bir değerdir ve başka inançları sorgulayacak kadar güçlüdür. Öyle ki;

Vardım kiliseye Haç suda döner

Dinimden dönersem el beni kınar

Mustafa bu aşka nice bir yanar...

Ahçik gitti... Mustafa yandı, yandı yandı... ve bu türkü dillerde, insanların yüreğini kanatacak şekilde söylendi ve söylenmeye devam ediyor...

Vahan TOTOVENS'in dediği gibi.

"Mezopotamya kentlerinden gelip Sivas'a, Anadolu'daki kârlı ticaret merkezlerine giden deve kervanları evimizin önünden geçerdi. Sonbaharda bahçemizin meyveleri tükenmeye yüz tuttuğunda, kervanlar bu defa, uçsuz bucaksız çöllere, değerli taşlarla dolu zengin Babil ve Arap şehirlerine dönerlerdi." Misali Türkümüz önce Suriye topraklarına, daha sonra da kalıcı olarak Harput ilimize döndü...

Bir Sevdadır Harput ve Harput'un SEVDASI büyüktür, SEVDALILARI DA... hem de çok büyük.

Not: Ahçik Ermenice’de güzel kız/gelin anlamında kullanılır.

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası-II 01-01-1970 03:00 Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 Nostalji sendromu 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Emeğim 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 HİLAL VE YILDIZ 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER... 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Kırmızı gül her dem olmaz 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00