Kırmızı gül her dem olmaz

YAVUZ GEZER

27-12-2022 13:40

Bu adam benim babam,

Sekiz köşe kasketiyle.

Omuzunda sakosuyla hey

Fatih KISAPARMAK

Can dostum Gürbüz’ün ninesi Fatma ninaya sordum “babamı nasıl bilirdin?” diye. Fatma nina bana, “çok efendi biriydi Reşat, tek kusuru arıstağda gezerdi”…

Komple sporcu olan babamın elleri üzerinde yürümesini, ayakları tavanı göstermesi nedeniyle “arıstağda yürürdü” tabirini kullanmıştı nina…

Böyle bir girizgâhla yazıya başlamamın nedeni; bugün babamın vefatının 45. yılını ifa etmiş olmamdır.

Evet; sonbahar-kış dönemlerinde başından hiç çıkartmadığı Selçuklu sanatındaki sekizgen motiflerden esinlenerek her bir köşesinin yiğitlik, mertlik, çalışkanlık, cömertlik, dürüstlük, misafirperverlik, alçakgönüllülük ve doğruluk gibi değerleri temsil eden şapkasıyla, bu değerleri fazlasıyla hak eden bir insandı babam.

Sakosu yoktu fakat her mevsim tertemiz giydiği kıyafetleri (palto, pardösü, safari) vardı.

İlimizin en mahir terzilerinin diktiği…

Ayakkabılarına ayrı bir ihtimam gösterirdi, elbisesinin tamamlayıcı aksesuarı olduğundan olsa gerek. Daima parlak ve boyalıydılar.

Bazen yaşıyormuş gibi gelir bana;

Uzak yerden görünüyor karartı,

Hele bakın belki gelen babamdır.

Aylar günler geçti, hasretim zatı.

Yola bakın belki gelen babamdır.

Sözleri Âşık Ruhani’ye ait bu güzel türkünün fon müziğinde;

“Ana ayakkabımı Yavuz mu giydi?” sorusuna nenemin “Yoğ oğul baban geymiştir” cevabı üzerine “he ana babam yolda daşlara şut çeki galiba, söle o ayakgabı artıh Yavuz’un olsun” diye noktaladığı o hasret kaldığım sesini duyar gibi olurum.

Yüce önderimiz Atatürk’ün Elazığ’a geldiği günün anısına düzenlenen 3000 metrelik koşuyu uzak ara birinci bitirmesinin ardından teri kurumadan içtiği soğuk su sonrası zatürree ve tedavisinde ihmali neticesinde genç yaşta vereme yakalanmıştı.

Futbol oynamaya devam ediyor ve hastalığını önemsemiyordu…

Kanamaları başlamıştı, katmerli kadife kırmızı gül yaprakları gibi. Nöbetler halinde.

Bu nöbetler esnasında yorgun düşer, alnında ve boynunda biriken terler alara yoğun kokulu gülleri gibi kokardı.

Halam, nenem veya ben havluyla bu damlaları silerken, başını gökyüzüne kaldırarak “buna da şükür! Ya rab” dediği, an gibi aklımda…

Dinginleşmeye başladığında “Ali’yi çağırın” derdi ve beni Hasan KIYAK amcaya gönderirdi. Gramofon ve taş plakları almaya.

Ben siparişlerle dönünceye kadar, Ali (Serdar) abim babamın en sevdiği;

Kırmızı gül demet demet,

Sevda değil bir alamet

Balam nenni, yavrum nenni

Gitti gelmez o muhanned.

Şol revanda balam kaldı, yavrum kaldı.

Kırmızı gül her dem olmaz, yaralara merhem olmaz.

Balam nenni, yavrum nenni,

Şol revanda balam kaldı, yavrum kaldı.

Yavrum kaldı, balam nenni.

Türküsünü söylemiş olurdu.

Tıpkı kırmızı güle benzeyen kan, tedavisi geciken hastalığının çaresizliği ve şol deminde balalarının kalacağı endişesini taşırdı.

Revan şehrine giden kervandaki kara yağız Memed’in ateşli hastalık sonrası vefatı ve bir çalı kümesinin altına defnedilmesi hikâyesini biliyor gibiydi…

Yanaklarından süzülen yaşlar, türkü ile bizler arasında kurulan bir bağdı sanırım.

Babam en büyük travmamdı, yakınlarımın hasta olmalarına tahammül gösteremememde…

YA KAYBEDERSEM…

Ve şimdi o, benim babam.

Bir badem ağacının gölgesinde, ebedi istirahatgahında.

Gönlüme kazılan;

Hüznün gölgesi düşmüştü gözlerine, uzun kirpiklerinin altındaki ben gülümsüyordu. Göz kapağının her kapanıp açılışında…

Bakıyordum çocukluğumun dev adamına…

Resimli mecmualardan fırlamış bir aktörün şıklığındaydı faytondan inerken...

Fayton korkuluğunu tutan elinin kurşun kalemi andıran parmaklarını hayranlıkla seyrediyordum…

Sol elinin serçe parmağına ne çok yakışmıştı kırmızı taşlı altın yüzük.

Yakası kalkık paltosu ve elbisesi Garnik ustanın el işi eseriydi.

Başındaki sekiz köşe şapkada Abdullah amcanın imzası ve keçi grase ayakkabılarda Hasan KIYAK hüneri vardı.

İstanbul’dan tedavi gördüğü sanatoryumdan dönüyordu.

Yıllar sonra O’nu kaybedeceğimi öğreneceğim kapının önünde karşılıyordum.

Mutluluğum bir kuşun çırpınışıymışçasına.

Boğazımdan fırlayıverdi,

BABAAMMMMMM

Sözcüğü.

Ruhun ŞAD olsun. Mekânın CENNET…

İNSANOĞLU İNSAN.

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası-II 01-01-1970 03:00 Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Sevda... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 Nostalji sendromu 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Emeğim 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 HİLAL VE YILDIZ 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER... 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00