Emeğim

YAVUZ GEZER

12-10-2023 10:41

“Ya öyle değilse?” Sorusunu sormak cesaret ister. Levent ÜLGEN

Tııırrrrrnnnnn… Sallanan bir tespih ve gözleri yuvalarında dönen Akasya Durağı’nın uyanık taksicisi Sinan, sürekli didiştiği Şanziment’in (Şaziment) damadı. Yaşamı canlandırdığı karakterden farklı bir sanatçı.

On iki yaşında ilk okulu bitirdim. Okul bitirme hediyesi olarak babadan bir bisiklet istedim. Almayacağını biliyorum. Çünkü “hem mali durumumuz o kadar iyi değil. Hem benim bisikletime ayıracak parası yok…”

Bi de gergin bir adam, sinirli… Ben yine iyi saatini kollayıp istedim o hediyeyi.

“Olur” dedi. Çok şaşırdım “Olur” babamdan böyle bir cümle…

“Olur” ama “Şöyle yapalım; yan tarafta bir inşaat var, sen orada git kendine bir iş bul, para biriktir. Üstünü ben tamamlayayım, alalım bisikleti” dedi.

Herhalde bir eşek şakası bu, arkadaşlarım yazın top oynayacak, gezecek, gidecekler, oynayacaklar ben orada çalışacağım…

Ama sırf inattan sabaha kadar ağladım; sabah kalktım, dedim “Tamam çalışacağım”. Ça lı şı cam…

Gittim hemen inşaatın müteahhidiyle konuştum. Dedi “Bi yarın gel bakalım, sana ne gibi bi iş buluruz”.

Ertesi gün gittiğimde elinde bir kova kireç, sönmüş kireç ve bir tane fırça. Eee bir ustanın yanına verdiler beni. Ben yan taraftaki dört katlı, sekiz daireli apartmana astar çekiyorum. O çocuk halimle…

Evet, tabii boyum bir yerlere yetişmiyor, gözüme kireçler kaçıyor, gözlerim kan çanağı gibi…

Yani her gün akşam annem ağlayarak pansumanlar yapıyor…

Eee babamın umurunda değil! “Çalışsın, öğrensin” diyor…

“Bak ne güzel çalışıyor” diyor.

Bütün bi yaz ben o apartmanın astarını çektim, o ustayla beraber. Bayağı bi çalıştım.

Sonra…iş bitti müteahhide gittim, dedim ki “Ben paramı istiyorum”, “Tabii” dedi. Paramı verdi, ooo bisiklet parası çıkmış, harika…

Babama bile ihtiyaç yok, o bisikleti alırım. Akşam babamın gelmesini bekledim, büyük bi vakurla. “Al” dedim, “Param hazır yarın gidip bisikleti alacaz” o kadar eminim ki… “Alalım, alalım da şimdi yaz tatili bitti, okul açılacak, kar kış, yağmur çamur. Sen bu bisiklete binemezsin. Yani en iyisi biz bu parayla önümüzdeki yıl alalım bisikleti”.

Anladım ki o bisikleti bana aldırmayacak…

Yani ben parayı biriktirdiğim halde bana aldırmayacak. Sinirden ağlamaya başladım ama dedi “Dur! Bütün yaz boyu çalıştın, yani bu kadar emek verdin… Eee şöyle yapalım” dedi. “Para senin, bu parayla istediğin şeyi alabilirsin”.

Para benim... İstediğim şeyi alabilirim, harika… Çok hoşuma gitti, İstediğim her şey.

İlk hafta sonu Kızılay, Ankaralılar bilir. İş alan pazarındaydık. Kendime çok güzel bir forma aldım. Bir şort, tozluklar lastikli, kramponlar çivili bi de deriden bi futbol topu…

Şimdi küçümsemeyin… Çünkü o dönemlerde deriden futbol topu almak, hele bizim gibi öyle dar gelirli aile için müthiş bir şey ve mahalleye geldiğimde mahallenin kralı benim…

Çünkü topum var… O topla istediğim takımı ben kurabilirim, istediğim takım benim olur. Top bende… Güç bende… Ve ben o yaz, işte o yaz boyunca emeği tanıdım. Emeğin ne olduğunu anladım, emeğin gücünü fark ettim…

Bu çok hoşuma gitti gerçekten.

Yıllar sonra babam öldüğünde, ama yıllar yıllar sonra annem itiraf etti, babam bu bisikleti bana özellikle almamış, özellikle aldırmamış. Çünkü yine Ankara’yı bilenler bilir. Dikmen Ankara’nın çok dik bir yerindedir, çok yokuştur. Dermiş ki hep anneme “Hanım ben bu oğlana bu bisikleti alırsam, bu oğlan deli, bu oğlan yaramaz o yokuştan inmeye kalkar, gider orada kamyonun altında kalır, ölür mölür. Başıma bela olur, ben ağlayacağıma bırak bisikleti yok diye o ağlasın”.

Dolayısıyla benim hiç bisikletim olmadı ama ben o yaşımda emeği öğrendim.

Emeğimin kıymetini, değerini öğrendim. Emeğimin gücünü öğrendim. O günden beri de en değerli şeyim emeğim. ELİMDEKİ TEK SİLAH EMEĞİM…

Emeğinin karşılığını göremeyenler, devleti idare edenlerin ulufe görerek dağıttıkları analarının ak sütü gibi helal olan ikramiye ve ücretlerde bile ayrım yapmaktan çekinmeyecek kadar sağduyulular. BİZDEKİ SAĞIR DUYULULARIN, SAĞDUYULU OLABİLMELERİ DİLEK VE TEMENNİLERİMLE.

Rahatsızlığım nedeniyle araştırma ağırlıklı Türk-Osmanlı yazısına bu hafta ara vererek daha önce hazırladığım ve siz sayın okurlarıma ileteceğim bir yazıyı bu hafta sizlere sunmak durumunda kaldım. 7 Ekim Cumartesi günü bir eğlence merkezine yapılan silahlı saldırıya ve geçen haftanın önemli olaylarına da bir nebze olsun değinmek istiyorum.

TANRININ EVİ İNSANLARIN YÜREĞİDİR. SİZ, BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ YÜREĞİNİZE DOLDURUYOR, SONRA DA KOCA KOCA EVLER YAPIYORSUNUZ. Cengiz HAN

Deve dikeni sever, dikeni ağzına aldığında ağzının içinde çevirmeye başlar. Diken devenin diline, damağına ve avurtlarına batar ve kanamaya başlar. Kan tadı diline değdiğinde deve dikeni daha hızlı bir şekilde ağzının içerisinde çevirmeye başlar ve kanlanmış dikeni tadını daha fazla almak için çiğnemeye başlar. Kanın tadını daha fazla almak için…

Ortadoğu kan tadını almış deve haleti ruhiyetindedir. İnsanlık dışı bu savaşı önümüzdeki hafta analiz etmeye çalışacağım.

  

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası-II 01-01-1970 03:00 Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Sevda... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 Nostalji sendromu 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 HİLAL VE YILDIZ 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER... 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Kırmızı gül her dem olmaz 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00