BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER...

YAVUZ GEZER

20-04-2023 18:44

Bugün bayram günü derler alem eğlenir,

Sen bizim yaylaya gel başın için.

Dertliler oturmuş derdin söyleşir,

Etme intizarın gül başın için.

Hey… Hey… Hey.

Hayatımızdan mutluluğun kuş olup uçtuğu 6 Şubat 2023 gününden bugüne kadar geçen süre içerisinde içim kan ağlayarak yazdım, yazdım, yazdım…

Tüm siyasilerin kirli siyaset söylemlerine inat; eskinin güzelliklerini günümüze taşımak istedim.

“Fıstik atıp gezmek, sevindirik olmağ” isterdim.

Heyhat!

“Belim burğum gırığ…”

Halen daha rüzgar, yağmur, çamur altında kalıp yakınlarını bekleyenler var.

Bu nedenle “ağzı açığ ayran delisi gibi olmuşum (aklı başında olmayan aptal)”

“Başız dişiz ağrımıya”

“Dırnağız daşa degmiye”

“Elizi atasuz, altun tutasız”

“Yüzüz güle”

Duaları dilimde.

Yarından itibaren çifte bayram kutlayacağız birbirinin içinde…

İslam aleminin kutsal bayramlarından olan Ramazan (Şeker Bayramı) ve de Türk milletinin yeniden küllerinden doğuşunun planlandığı hayati kararlarının alındığı yüce meclisin açıldığı 23 Nisan;

Natamam bir binanın içerisine önce kıyam ve kıraati, sonra tabiatın tüm renklerini koyan şahsiyetler bizlere önce adam olmayı öğrettiler.

Devlet yaşasın diye insanı yaşatmayı düstur edindiler.

Damat Ferit’e karşı Meclis-i Mebusan, Ali Kemal’e karşı Mehmet Akif Beyefendi, Dürrizade’ye karşı Börekçizade Rıfat Efendi…

Yüreksizlere karşı yürekliler…

Aşktır, sadakattir, bağlılıktır!

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.

Bu duygularla eski bir bayram gününü hoşgörünüze sığınarak anlatayım istedim.

“Yanağın yiyem! Ben sağan deyim yarın gel, sen gine böğün gelisin” derken Terzi Cuma, başım önde giderken ben köşeye gelmeden yarın olsa diye dua edidim. Yarın oladı ki üzeri beyaz teyelli ceketimin, ucu çivili sopayla asgıdan alınıp provası yapıladı. Ben onu aladım eve gidedim.

Parayı anam üç ayluğunu alduğunda ödesindi, hep ele yapıdik” diye gözleri dolu dolu anlattı Abdullah ŞEKEROĞLU kardeşim.

Evet; bayramlarda delikanlılar ısmarlama elbise diktirirlerdi. Üç prova sonrası almayı bekledikleri…

Bazılarının ayakkabıları da özel yapımdı.

Hasan KIYAK usta, Gunduracı Ömer, Piç Memet ve Ali KAYA ısmarlama ayakkabı ustalarının en bilinenleriydi. Hatta Ali KAYA oğlu Adnan’a ve Memet’e sayası takım elbise kumaşından kundura yapardı. Hasan KIYAK’ın özel müşteri portföyü vardı. Herkese ısmarlama ayakkabı yapmaz, tamir için bile müşteri seçerdi…

“Bele ayaggabıları tükanıma getürmeyin demedim mi” diye bir kükreme duyulup Gazi Caddesi’nde dışarıya uçan ayakkabılar gördüğünüzde bilin ki Hasan KIYAK çıldırmıştır. Ayakkabı sahibinin kim olduğunun önemi yoktur. Çünkü temizliği tam yapılmamış ayakkabı dükkâna gelmiştir.

Küçük dev adamı sakinleştirme işi yakışıklı Orhan DİKER, Berber Yaşar ve Çetin KURTOĞLU abilerin boynunun borcu olmuştur.

Onlar sakinleştirdiğinde bayramlık ayakkabımı biraz da çekinerek Hasan abiden isteme cesaretini kendimde bulur ve özenle kutuladığı ayakkabı elimde evin yolunu tutardım.

Eve geldiğimde büyük bir koşuşturma ve hararetli bir çalışmanın ortasında bulurdum kendimi;

Un çuvalına daldırılan bakır üsküre (tas) tepeleme doldurularak, yandaki tülbent benzeri elekten geçirilir ve baklava hamurunun ilk aşaması tamamlanmış olurdu…

Odanın ortasında serili sofra bezi üzerine bir yüzük kaşı gibi yerleştirilmiş tahta sini altlığı ve etrafında yufka ustaları…

Dizlerinin üzerine çökmüş, usta elleriyle tarlaya tohum ekercesine unu tahta üzerine serpmekte bir diğeri merdaneyi, ötekisi de oklavayı unlamakta…

Üçünün de amacı hamurun yapışmasını önleyip, istenilen incelikte yufkaları açabilmek.

Hele çocuklar; onların görevi daha önemliydi.

Hamur leğenini, suyu, cevizi getirmek, cevizi kırıp kıynağını (içini) çıkartmak ve onları baklava harcı yapacak kıvamda bakır havanlarda dövmek…

En önemlisi de tepsileri odun ateşli ekmek fırınlarına götürerek pişirme sırası almak ve bitmiş tepsileri salimen geri getirmek…

Tereyağını kıvamında eritmek ve ustalar nezaretinde baklava şerbetini hazırlamak kız çocuklarının göreviydi.

Bunların mahareti ise şerbeti kestirmemekti…

Cam parlaklığındaki tatlı şerbetinin baklava sinisiyle buluşması olayın finaliydi.

Bayram namazı sonrası eve dönülünceye kadar tatlılara dokunulmaması gizli bir yasa gibiydi…

Bayramların olmazsa olmazları; hane halkının hepsine alınan bayramlık giyecekler (bazen bu bir çift çorap dahi olabilirdi).

Delikanlılara özel dikim terzilerine diktirilen takım elbiseler, kız çocuklarına hazır veya mahalle baya terzilerine diktirilen saten, basma veya pazen entariler…

Bir hafta önceden başlayan bayram temizliği, imce usulü yapılan bayram yemekleri; kuru fasulye, pilav, sarma (nahna-yaprak), kofik (biber, balcan), gömme veya sırın olmazsa olmazlardı.

Tatlı menüsü ise baklava, kadayıf, dolenger (burma tatlısı), revani ve sütlaçtan bir veya birkaçı…

Yanlarında içecek olarak limonata, vişne reçeli sulandırılarak yapılan vişne şerbeti.

Buzdolabının olmadığı dönemlerde bu içecekler mahallede buz satan (kepekle erimesi geciktirilmiş) çocuklardan bir veya birkaç hızar ağzı buz satın alınıp soğutularak elde edilirdi.

Yukarıda saydıklarımız ailelerin maddi imkânlarına göre hazırlanır ikramda bulunularak misafir ağırlanırdı.

Kolonya ve şeker mutlaka her hanede bulunurdu. Özellikle Kolonyacı Yaşar’dan limon kolonyası, Rıdvan’dan badem şekeri ve İzzet’ten akide şekeri ve lokum tedarik edenler kendilerini şanslı addederlerdi.

Bayram sabahı kahvaltı bitince büyüklerin elleri öpülür ve alınan bayram harçlıklarıyla sokağa çıkılırdı. Daha önce planlanmış en yüksek harçlık alınabilecek akraba evlerine sıralı ziyaretlere başlanılırdı.

Biriktirilen harçlıkların harcama zamanı gelmiştir artık.

Kağıt helva, elmalı şeker, renkli arı balı tabir edilen tabla şekeri, horoz şekeri, uçan balonlar ve de mevsimin ise seyyar arabalardan kaymaklı, vişneli ve limonlu dondurmalar alınır ve seyyar satıcıların bayram sevincine de katkı sağlanmış olurdu.

Mantar tabancası ve mantar mermisi stoklanır, kız kaçıran denilen patlangaçlarla savaş başlatılırdı…

Şanslıysak lunapark kurulmuş olurdu. Mutlaka bir seans sinema ziyaret edilirdi.

Buz kovalarına yatırılarak soğutulmuş Karlıdağ gazozu yudum yudum içilerek susuzluğumuzu giderirken, kremalı bisküvinin göz ardı edilmesi söz konusu dahi olmazdı.

Çoğu zaman harçlıklarımızı arkadaşlarımızlar paylaşırdık. Cimri olanlar hariç! Onlar sadece ikram edileni alır, fakat katkı sağlamazlardı.

Yakınlarını kaybedenler ilk bayramlarında mutlaka ziyaret edilir ve kederlerine ortak olunurdu.

“Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” denileni yaşarken anlatmak istedim.

SEVGİLİ OKUYUCULARIM; BİR ÇOCUK GÜLÜŞÜ SAFLIĞINDA BAYRAMLAR DİLİYORUM.

 

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası-II 01-01-1970 03:00 Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Sevda... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 Nostalji sendromu 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Emeğim 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 HİLAL VE YILDIZ 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Kırmızı gül her dem olmaz 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00