Dünyada varlığını BM’de tescillemiş ülke sayısı 193 diyor kayıtlar. BM’lere kayıt olmayanlarla birlikte bu sayı, 204.
Gelişmiş ekonomiye sahip olan ülkelerin sayısı 39 olarak kayda geçmiş ülkelerin gelişme skalasını gösteren piramitte. Bunlar devlet denilecek özelliklere sahip olan ülkeler.
Piramidin yukarılarına doğru tırmandıkça, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu önce G-20, biraz daha yukarılara çıkınca G11 ve G-10, tepe noktada G-7 ülkeleri. (G-10'u G11 yapan ülke Brezilya.)
Dünyanın yıllık toplam GSH’sı 100 trilyon dolar.
Türkiye'nin aldığı pay bir trilyon dolar. Kişi başına düşen GSYH on bin doları aşıyor. Bu rakam 12.500 doları aşarsa “orta gelir Tuzağı'ndan yakamızı kurtarırız, ancak tüm dünyada olduğu gibi, bizim de önemli bir sorunumuz var; “gelirin adil dağılımı”.
Gelişmiş olarak kabul edilen ülkelerin, dünyanın 100 trilyon dolarlık toplam hasılasından aldıkları pay;
G-7 -------%60,
G-10 -----%75,
G-11 ----%80.
Geri kalan ülke sayısı 182 ve aldıkları pay---%20.
Kurtlar sofrası da denilen günümüz dünyasında Türkiye’nin birtakım avantajları ve dezavantajları var elbette. Önce avantajları;
1- En önemli avantajı, 1936 Montrö Antlaşması ile Türkiye'nin İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerindeki tam egemenliğidir. Bu anlaşma gereğince ticaret gemilerinin geçişleri serbest, savaş gemilerinin geçişleri konusunda ise yetkilendirilmiştir. Savaşan tarafların gemilerini geçirmez.
2- Türkiye; Ortadoğu ve Rusya gibi petrol zengini ülkelerin tam da ortasında oluşu önemli bir avantajdır. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşı esnasında bu konu buğday ticaretinde oldukça belirgin hale gelmişti. Keza 2008 yılında ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo nedeniyle Türkiye önemli kazanım elde etmişti.
3- Varşova Paktı ülkelerinin başı olan Rusya ile komşu oluşumuz da NATO içinde Türkiye’ye bariz bir özel ve önemli konum kazandırmaktadır.
4- Eğer yeni savunma sistemleri konusunda mesafe almamış ve büyük oranda paralı askerliğe geçmemiş olsaydı, büyük bir askeri güç bulundurma mecburiyeti nedeniyle, yüksek harcamadan ötürü önemli bir dezavantaj olabilirdi.
5- Türkiye oldukça avantajlı olduğu üç önemli maden yatağına sahiptir: Bor, altın, petrol ve doğalgaz rezervi. (Petrol rezervi; 52,6 milyar ton, doğalgaz; 5 milyar metreküp diyor kayıtlar. Dünya rezervi; 1,7 trilyon varil yazıyor aynı kayıtlarda.)
6- Tarımsal ürün çeşitliliği bakımından oldukça zengin olan Türkiye’de özellikle üç ürün çok önemlidir: Buğday, şeker pancarı ve zeytin.
7- Sanayileşme yolunda önemli mesafe kaydeden Türkiye; otomotiv, tekstil ve kimyevi madde ve mamulleri konusunda da oldukça avantajlı bir konumdadır. İnşaat ve hizmetler sektörü ile ticaret, ulaştırma ve finans dallarında da kendisine dünyada yer bulabilecek konumdadır.
Herkes imalat ile zenginleşmek istiyor. Çünkü topluma en çok kalkındırma getiren ve yetenek setini artıran şey, imalat. Herkesin derdi imalatla büyümek. Sonuç alınıyor mu yoksa alınmıyor mu? Sonuçsuzluk yok ama bir seviyede kalıyor. Türkiye’de küçük çaplı bir sanayi var. Bu hem bir dezavantaj hem de avantaj. Dezavantajı, büyük markalar çıkartamıyor, küreselleşemiyor olması. Ama gelirin tabana yayılması ile değişen şartlara çabuk intibak etmesi anlamında da büyük bir avantajı var.
8- Türkiye'de beşeri sermayenin seviyesi oldukça iyi bir noktadadır.
Birkaç da dezavantaj sayabiliriz:
“Bir ülkede iki tür denge aranır. İçerdeki ve dışarıdaki denge. Dışarıdaki denge döviz dengesi, yani cari açık. İçerideki denge bütçe dengesi. İkisi birden aynı anda açık verirse bu yönetilemez duruma gelir. Dünyada hiçbir ülke yönetemez.”
2012 yılında 2.5 milyon kamu görevlisi var Türkiye’de, bu rakam şimdi 5,5 milyon olmuş. Üretime dönük yatırım yapmadan, birtakım unvanlar ortaya koyarak mülakat yolu ile memur sayısını iki katına çıkarmak, bütçe açığına davetiye çıkarmak anlamına gelir.
“Yeterli üretim ekonomisi olmadan, büyüme, tüketime dayanıyorsa bu durum uzun süre devam edemez. Enflasyon ve daha ilerisi kaçınılmaz hale gelir.”
Bu ülkede yeterli kaynak var, ancak kaynakların seçiminde bir tercih söz konusu.