Eğer ben bir öğretmen olsaydım 21 senedir iktidarda bulunan AKP iktidarının gelmiş geçmiş bütün Milli Eğitim Bakanlarını sınava tabi tutardım.
Her yıl biraz daha kalitesi düşürülen eğitimimizin nedenlerini onlardan sorar gençliğimizin geleceğinden de onları sorumlu tutardım.
Eğitimimizde her yıl kalite biraz daha düşüyor.
Laik sistemin dışında bir eğitim sistemi kuruyoruz.
Okusan bir dert okumasan başka bir dert. Üniversite sınavlarında başarılı olanlarda “Nasıl okuyacağım” aileleri ise “Nasıl okutacağım” derdinde.
Öğrenciler kalabileceği bir yurt arayışında.
Hâl böyle olunca;
Bu yıl üniversite sınavlarında yüz bin öğrenci hiçbir soruya cevap vermeyerek “0” puan aldı.
Yüz bin öğrenci…
2.6 milyon genciğimizin girdiği üniversite sınavlarında bir milyon öğrencimiz yani geleceğimizin teminatları yavrularımız barajı bile aşamadı neden acaba?
Bu öğrencilerin başarısızlıklarından mı?
Elbette ki hayır.
Milli Eğitimimizin yaz-boz tahtasına çevrildiği için,
Eğitime önem verilmediği için.
Tarikatların, cemaatlerin eğitim üzerinde söz sahibi oldukları için.
İsmi, mevkii ve makamı kendinden makul bir üniversite rektör yardımcısı vardı ya onu hepiniz tanırsınız çünkü o zat eğitimi ve öğretimin yüz karasıdır.
Bu zat mealen diyordu ki;
“Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halkın ferasetine ben güveniyorum.” Diyor sözlerinin devamında;
“Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halktır” diyor.
Ne yazık ki bu gibi insanlar eğitimimizde söz hakkına sahipler.
Bunlardan bu ülkede bir değil, on değil yüzlercesi mevcuttur.
Çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanımızda göreve başlar başlamaz kollarını sıvayıp üniversite sınavlarında “0” çeken öğrencilerimizin neden “0” çektiklerini araştıracağı yerde orta çağ kafası ile kız ve erkek öğrencilerinin ayrı ayrı sınıflarda okumaları için adımlar atılacağını söylüyor.
Vah ki vah…
İşin acı tarafı eğitimcilerimizin de böyle idarecilerin var olduğu bir ülkede sessiz sedasız olayları seyretmeleridir.
Görevi başında olan öğretmenlerimizle birlikte emekli olan eli öpülesi bütün öğretmenlerimizde bu konuda seslerini en büyük makamlara duyurmalıdırlar.
Eğer ki bunlarda bu rezaletlere sessiz kalırlarsa ülke olarak karanlıklara doğru yol alacağımız kaçınılmazdır.
Öğrencilerimiz “0” çekerde idarecilerimiz “0” çekmez mi?
İşte bu yüzden ben bir öğretmen olsaydım bu kafadaki idarecilere OTUR “0” der ülkenin geleceğini karartmalarını önlerdim.
Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ona rahmet olsun. Öğretmenlerimiz için “Öğretmenler cumhuriyetin fedakâr eğitimci ve öğretmenlerini sizler yetiştireceksiniz. Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diye buyurmuştu.
Ulu Önderimizin hitap ettiği öğretmenler sizler olabilir misiniz?
Hiç sanmıyorum.
Veya Hazreti Ali “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözünü sizler için söylemiş olduğuna inanabiliyor musunuz?
Ben inanmıyorum.