Geçtiğimiz günlerde değerli bir dostumdan bir mesaj aldım.
Yılların köşe yazarıyım bu kadar gerçekçi ve bu kadar samimi bir dille yazılmış bir köşe yazısı görmedim.
Değerli dostum Namık Kalkancı Bey’den rica ettim söz konusu yazısını sayfama göndermiş, bende bu yazıyı siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
İşte o yazı…
***
Haşa Allah'ı susturmaya çalışıyorlar..!
Evet, Allah'ın kendisine itaat ve ibadet etsinler, kulluk yapsınlar diye,
kendilerini bin bir nimetlerle donattığı, eksiksiz yarattığı insanlar Allah'ı,
Allah'ın Kur'an'ını susturmaya çalışıyorlar..
Bunu camiler dahil her yerde yapıyorlar..
Bunu başta diyanet, diyanetin görevli din işleri yüksek kurulu üyeleri, müftüleri ve imamları yapıyorlar..
Çünkü bunlar, Allah ve din adına doğruları, gerçekleri, hakikatleri söylemiyorlar..
Çünkü bunlar, dini Allah'ın Kur'anın dan anlatmıyorlar..
Çünkü bunlar, dinin içine kendi elleriyle uydurdukları fetvaları soktular, fetvalarını uydurma rivayetlere dayandırdılar..
Çünkü bunlar, gelenek ve göreneklerin, rivayetlerin, kıssa ve hikâyelerin dinin bir parçası olamayacağını söylemediler. Aksine dini eğip büktüler, bunları dinin içine kendileri bizatihi yamadılar..
Camiler yeri geldi ibadet hane, yeri geldi ziyafet hane, yeri geldi siyaset hane, yeri de geldi düğün hane oldu. Bunlar yetmemiş gibi imam odalarında, camilerde devletin kasasından maaş alan din görevlileri kadınlarla basıldılar.
Bunlara gereğinin yapılması yerine, dini nikâhı varsa bir şey olmaz diyerek meseleyi kapattılar..
Dinin etrafını sarıp sarmalayan, din üzerinden inşaların kanını emen cemaat ve tarikatlar için ne minberde ve ne de kürsüde tek kelime dahi etmediler..
Bunların çocuk istismarları dahil, dini kullanarak yapmış oldukları ne kadar iffetsizlik varsa hepsine göz yumdular..
Bir tarikat şeyhinin 6 yaşındaki kızını, 27 yaşındaki müridinin koynuna atmasına dahi, bu yanlıştır, doğru değildir, Allah'ın dininde böyle bir şey yoktur diyemediler. Hep eveleyip geveleyip durdular, insanların tepkilerine göre ayak uydurdular..
Bu ülkede ben cindarım diyen sahtekarlar nice kadınları istismar ettiler..
Cemaat ve tarikatlar ile vakıf yurtlarında erkek çocuklar istismar edildi. Müritlerin eş ve kızları cinsel tacize uğradı..
Bunlar için bile diyanetin hiç bir yetkili ağzı tek kelime dahi etme cüretini gösteremedi..
Ve o diyanet yaz yatıp hep kış uyanır gibi yılbaşı yaklaşınca her nasılsa uyandılar. Yılbaşı kutlamaları adına başladılar ver yansın etmeye. Bunların ahkâm kesilmesi yılbaşından yılbaşına oluyor her nedense...
Birde İslam ahlakı diye bir şey uydurdular. Bu uydurdukları üzerinden de dini anlatmaya çalışıyorlar. İslâm ahlakı diye bir şey yoktur kardeşim. Ahlak evrenseldir, Kur'an'da evrenseldir ve ahlakta Kur'an ahlakıdır..
Şöyle bir adaletten, liyakatten, dönen rüşvet çarklarından, torpillerden bahsetsenize..
Bu kirlilikleri asla anlatamazsınız.
Çünkü, insanlara Resulullah'ın bir hurmayla nefsini terbiye ettiğini anlatırken, sizler bal kaymak sofralarda midelerinizi şişiriyorsunuz..
Çünkü, insanlara Ömer'in yamalı hırkasından dem vururken, sizler villalarda oturup, lüks arabalara binip, şuh bir hayatı yaşamanın gayreti içindesiniz..
Kur'anı kendi içine hapseden, mesajlarını görmek istemeyen, tarikat ve cemaatleri kurtuluş yolu olarak seçen, bunların şeyh ve gavslaına biat eden, Allah'ı sadece başına bir musibet geldiğinde hatırlayan, hatta böyle bir durumda bile "yetiş ya gavs" diyebilecek kadar şirk bataklığına saplanan bir toplum oluşturuldu..
Ve bu toplum bilinçli bir şekilde oluşturuldu, çünkü bu işin içinde çıkar ve menfaat hesabı vardı..
Siyasilerin oy kaygısından tutunda, din kalpazan ve baronlarının torpil ve rüşvet çarkına kadar her şey..
Allah unutturulmaya çalışılıyor,
Allah'ın Kur'an'ın üstüne gelenekler, rivayetler, kıssa ve güçler egemen kılınmaya çalışılıyor..
Cemaat ve tarikatların önü açılıyor, çıkar ve menfaatlerinin muslukları kapanma endişesi taşıyanlar bunlara göz yumuyorlar..
Din, din olmaktan çıktı.
Camiler artık ibadet hane değil, içinde nişan töreni ve zina kaçamağı yapılacak kadar kirlendi,
Din hurafe ve bidatların içine hapsedildi.
Dini kullananlar toplum tarafından alkışlandı ve kabul gördü..
İnsanlar böylece dinden soğudu,
Gençler ateist olmaya başladı,
Geriden gelen nesil deyizme yöneldi..
Peki bunun suçlusu kim..?
Bunun suçlusu diyanet başta olmak üzere bu ülkenin insanı olarak hepimiziz.
Allah'ı susturup Kur'an'ın konuşmasını istemeyenlere asla göz yumamayız...!
***
Diyerek sözlerini bitiriyor Namık Kalkancı Bey kardeşim.
Kendisine teşekkürler ediyor, cümlenize selam ve saygılarımı sunuyorum.
*///*