Nostalji sendromu

YAVUZ GEZER

03-11-2023 17:08

Hasret, özdeyiş, özleme, nedamet, pişman olma, anlamları da taşıyan NOSTALJİ; geçmişe özlem duymak ve bunda aşırıya kaçma durumu ise NOSTALJİ SENDROMU yaşandığının göstergesi olup bu da depresyon ve gelecek kaygısı sorunlarının odağıdır.

Bu hafta acılar, acıların içselleştirildiği (siyasi saikle) bir kesimce 100’üncü yıl kutlamalarına ket vurulmak istenen haksız bir uygulamanın TÜRK ULUSU üzerindeki baskısına gösterilen ince bir tepki...

"Reklam arası" dedikleri CUMHURİYETİMİZİN 100’ÜNCÜ YILINI kutladığımızın dördüncü günü. Daha nice 100 yıllara, sonsuza kadar...

Yüz donanma ve Türk Yıldızlarının solo gösterilerinin ve Türk komandolarının serbest atlayışla elele tutuşarak gökyüzünde yazdıkları yüzyıl yazısı. Ayrıca gökyüzüne çizilen muhteşem Hilal ve yıldız, uçakların iz dumanlarıyla...

Mitinge ihtiyaç duymayan büyük liderin kabrine akan kırmızı- beyaz giysi ağırlıklı bir milyon yüz seksen üç bin CUMHURİYET VE ATA aşığı insan. Kadın, erkek, kız ve erkek çocuk. Yani İNSANOĞLU İNSAN.

Diğer yanda bindirilmiş kıt'alar... Partilerce isim belirlenerek oraya gönderilmiş tezahüratçılar!

"Biliniz ki slogan atmak cesaret ya da zafer göstergesi değildir. Mezarlıktan geçerken ıslık çalanların yaşadığı korkudur."

Hanımlar- beyler tezahüratlarınız o mozolenin altındaki yüce şahsiyeti küçültmez, aksine yüceltir. Fakat sizlerin kabir ziyaret adabınızı da sorgulamaya açar.

Devlet ricalinin başındaki şahıs ülkemizin Cumhurbaşkanı. Onun bulunduğu makama hiçbir Türk vatandaşı saygısızlık yapmaz. Siz ise saygı ile tazim ettiğinizi sandığınız şahsı parti başkanı seviyesine indiriyorsunuz.

Orada bulunan devasa kalabalık size cevap vermiyor ve aksi slogan atmıyorsa edepli oluşlarından ve ATA'sına duyduğu saygıdandır.

Eminim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da bu tavrınızdan mutluluk duymuyordur!

Diyelim ve o slogan attığınız alanın özelliklerini sıralayalım. Bilmeden gelip ayak bastığınız o yerler; (tüm detayları Anıtkabir'in Şifresi adlı kitapta bulabilirsiniz)

Prof. Emin ONAT ve Doç. Orhan ARDA tarafından kazanılan proje 9 Ekim 1944 yılında atılan temelle başlamış ve 9 yıllık sürede 4 aşamada tamamlanmıştır. Anıtkabir’in kontrol mühendisliğini ise ilk Türk kadın inşaat mühendisi Sabiha GÜRAYMAN yapmıştır. Anıtkabir’in inşa edildiği Rasat Tepe bir ucu Dikmen’de, öbür ucu ise Etlik’de olan (Rasat İstasyonu M.Ö. 12. Yy.’da Anadolu’da bir devlet kurmuş Friglere ait Tümülüslerdir) hilale benzer. Ankara ise yekpare olarak o hilalin gövdesidir. Yani sembolik olarak Türkiye’nin başkenti ATATÜRK’ü bağrına basmaktadır.  

Barış Parkı ve Anıt bloku olarak iki kısma yayılan Anıtkabir; ATATÜRK’ün "Yurtta sulh cihanda sulh" sözü temel alınarak tasarlanan barış parkı; bu anlayışı temsil edecek şekilde yabancı ülkeler (23) ve ülkemizin bazı bölgelerinden getirilen ağaç ve fidanlar dahil 104 farklı türde 49.000’e yakın kısa boylu süs ağacı ve bitkilerden oluşur.

Anıt Bloku içinde geniş bir kaynak birikimine sahip Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi; Atatürk, Milli Mücadele ve Anıtkabir konulu belgesel filmlerin de gösterildiği Sanat Galerisi ve İsmet İNÖNÜ'nün lahti bulunuyor.

(Semra Atasay hanımefendinin Ödevimiz Anıtkabir adlı eserinden Anıtkabir'in Mimari Yapısının Özellikleri) 75000 m² lik bir alan üzerine kurulu Anıtkabir 262 metre uzunluğunda,yolun iki yanında oturmuş 24 aslan heykeli. Hititlerin sanat üslubu ile yapılan bu heykeller, kıymetli heykeltıraşlarımızdan Hüseyin Anka ÖZKAN tarafından yapılmış olup kuvvet ve sükuneti temsil etmektedirler. 24 Aslan heykeli 24 Oğuz boyunu ifade eder.

Asimetrik traverten taşlarla döşeli yolun döşeme aralıkları 5 cm dir. Taşların bu şekilde yerleştirilme sebebi ise huzura çıkacak herkesin başını öne eğmesini sağlamaktır.

Selçuklu, Osmanlı ve diğer kadim Türk Devletleri mimarisinden esinlenerek yapılan 150.000 ton ağırlığında olan süslemeler ve heykellerinden, kulelerindeki kabartmalarına pek çok özellikler sahip Anıtkabir'e ilk olarak 26 basamaklı görkemli bir merdivenden çıkılıyor. Bu 26 basamak üstünlüğün işgal kuvvetlerinden Türklere geçtiği 26 Ağustos 1922 tarihini temsil ediyor (maya takviminin esas alınarak yapılan birçok eser kaynak kitap incelendiğinde karşımıza çıkar. Bayrak direğinin boyu dahi bu hesaplamaların içindedir)

Merdivenlerin tepesinde her iki yanda bulunan heykel gruplarında solda erkek, sağda kadın heykelleri bulunuyor. Bir asker, bir köylü ve bir öğrenciden oluşan erkek grubu savunma, üretim ve eğitimi simgelerken iki kadın Türkiye'nin bereketini simgeleyen başak çelengini tutuyor. Soldaki kadın sağ elindeki kabı göğe tutarak ATATÜRK için Tanrıdan rahmet dilerken ortada duran üçüncü kadın ise eliyle yüzünü tutarak sessizce ağlıyor. Bu ise ulusun ATATÜRK’ün ölümünden duyduğu acıyı ifade ediyor.

İçerideki holün uzak ucunda ise ATATÜRK’ün büyük mermer lahdi, kocaman bir pencere ile çerçevelenmiş olarak duruyor. Lahit Osmaniye'den getirilmiş 40 ton ağırlığında yekpare kırmızı mermer bloktan oluşuyor ve ATATÜRK’ün naaşı lahidin hemen altında yer alan kümbet benzeri sekizgen (Selçuklu mimarisinden esinlenilen) mezar odasında bulunuyor. Bu mermer kütle ise Atatürk'ün bedeninin bir simgesi aslında.

Zeminin altındaki asıl mezarda ATATÜRK’ün naaşının üstünü örten mütevazı bir mermer levha ve levhanın etrafında 81 inin Türkiye’nin vilayetlerinden, ikisi de Türkiye dışından gelen topraklarla dolu 83 pirinç vazo bulunmuyor. Böylece ATATÜRK vatan toprağıyla sarmalanıyor. (ATATÜRK'ü toprak kabul etmedi onun için betona gömdüler diyenlere ithaf olunur)

Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş ve ATATÜRK'ü içselleştirmiş mimar ve mühendislerinin ortaya çıkardığı şaheser...

Bir de seyir köşkü Sultan Vahidettin yani 6’ncı Mehmet köşkü...

Bir veliahdın izole tutulduğu (abisi Sultan 2’nci Abdülhamit Han) mimar Alexandre VALLAURY'ye tarafından yapılan Çengelköy’deki bir köşk. Bu köşkte münzevi bir hayat yaşayan ve diğer şehzadeler hakkında padişaha jurnal yazmakla suçlanan ve V. Mehmet tahta geçtiğinde, Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzettin Efendinin veliaht oluşundan kısa bir süre sonra1 Şubat 1916 da bir yurt dışı seyahatine çıkacağı gün henüz aydınlatılamayan bir şekilde ölümü üzerine veliahtlık makamına yükseltilen VI. Mehmet'in yaşadığı köşk.

Cumhuriyeti kuranlar tarafından yapısı korunan "devlette devamlılık esastır" düsturunu şiar edinmiş yöneticilerin özeniyle korunan köşk.

Bugün nedeni bilinmez şekilde seyir terası haline getirilmesi yüreğimizin sızlamasına sebep olan köşk...

Dolmabahçe ATATÜRK'ÜN son istirahatgahı olduğu için mi göz ardı edildi, yok sayıldı. Oysa oradan seyretmek gösterileri çok daha anlamlı kılardı. Mevcut idarenin Osmanlı’nın devamı olduğunun vurgusu yapılırdı.

Tıpkı Osmanlı’dan devreden borçların ödendiği ve Redd- i Miras yapılmadığı gün gibi ortada iken.

Rahmet ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARINA

Gerisi laf-ı güzaf

Melhame-i Kübra (insanlık tarihinin en acımasız savaşı olacağı tahmin edilen, genellikle Hristiyan eskatolojisindeki armageddon savaşına tekabül eden ve Deccal’in ortaya çıkmasından hemen önce gerçekleşeceği savunulan) da denilen Sakarya Meydan Muharebesi devam ederken beşinci evliliğini yapan Sultan Vahidettin Köşkü’nden 100’üncü yıl kutlamalarının seyri şık olmadı.

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası-II 01-01-1970 03:00 Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Sevda... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Emeğim 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 HİLAL VE YILDIZ 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER... 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Kırmızı gül her dem olmaz 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00