HİLAL VE YILDIZ

YAVUZ GEZER

14-09-2023 11:10

“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.

Toprak! Eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” M. Cemal KUNTAY

Hilal ve yıldız…

Hilalin açık ucunda yer alan yıldız şekliyle oluşan antik sembol…

Akdeniz, Ortadoğu ve Orta Asya’da yaygın şekilde kullanılan ve daha çok Türki Devletlerin kullandığı semboldür.

Asırlar öncesine dayanan bu sembol, Osmanlı Devleti de dahil olmak üzere birçok medeniyet tarafından kullanılmıştır.

Günümüzde çoğunlukla İslam ülkelerinin bayraklarında kullanılan bir sembol olarak bilinmektedir.

Hilal ve yıldız figürü aynı zamanda Sümer ikonografisinin de (İkonografi, dinî bir konunun sanata aktarılması sonucu ortaya çıkarılan sanat eserlerini inceleyen ve dinî simgebilimin tarihsel gelişimini gözlemleyen bir bilim dalıdır) en çok kullanılan ögelerinden biridir. Buradaki “Hilal” “Ay tanrısı”nı (Sin) i temsil etmektedir. Yıldız ise “İştar” veya antik Roma mitolojisinde de “Venüs”ü sembolize etmektedir. Aynı zamanda bu iki sembolle birlikte güneş diski olan “Şamaş (Eski Mezopotamya’da güneş tanrısı)” da kullanılmaktadır. Birçok akademik çalışmada Sümer toplumu içerisinde “Hilal ve yıldız” üçlü sembolün bir parçası olarak tanımlanır. Bu da Sin’in Ay’ı İştar’ın yıldızı ve Şamaş’ın güneşidir.

Hilal ve yıldız sembolünün birlikte kullanımına ilk olarak Antik İsrail Krallığı’nda rastlanılır. M.Ö. 14.-13. yy. da hüküm süren Moab veya Moavites tarafından kullanılmıştır. Moavites ismine mühürlerde sıkça rastlanılmıştır.

Daha sonra Partlar tarafından da kullanılan bu sembol, antik Mezopotamya medeniyetlerinde de sıkça kullanılmıştır. Ayrıca hilal ve yıldız sembolleri Elam Devleti tarafından da kullanılmıştır. Babil mitolojisinde Sin (zamanın babası ve Ay Tanrısı), Şamaş (Güneş tanrısı ve yüce hakimi, yeryüzü ve cennetin yargıcı) ve İştar (Yıldız tanrısıdır).

Babil kralının güçlerinin kaynakları olarak betimlenmiştir.

Helenistik çağ ve Roma İmparatorluğu,

Orta Asya,

Mezopotamya gibi bölgelerde de sıkça kullanılan hilal ve yıldız derinlemesine incelenmesi gereken konulardır. 

Köklü bir geçmişe sahip olan Türklerin tarih boyunca kullandıkları bayraklarda “Ay” ve “Yıldız” sembollerinin eksik olmaması, Türklerin yaşamlarında bu iki öğeye verdikleri önemin göstergesidir.

Al rengi, ay yıldızı ile göklerimizde dalgalanan, kalben bağlı olduğumuz şehitlerin kanından armağan bayrağımız, efsanelerinden kopup biz ona giderken, o da bize gelmiş…

15 Haziran 1389 tarihli 1. Kosova Savaşı esnasında Kral Lazar komutasındaki Sırplar ile 1. Murad komutasındaki Osmanlı ordusu sabah başlayıp gün batımında Sırplar tarih sayfalarına hapsedilirken, yüzyıllar sürecek Osmanlı hakimiyeti de başlatılmış oldu.

Savaş sona ermişti. Sırp soylusu Milos Obilic, elini öpüp Müslüman olacağını söyleyerek 1. Murad’a yaklaştı ve ani bir hamleyle hançerleyerek şehit etti.

1. Murad’a hükümdar – sahip – efendi anlamına gelen Hüdavendigar (Hünkâr) adı orada verildi.

Şehit kanları üzerine hünkârın kanı da karıştı ve gece gökyüzünde aynı hizaya gelen Jüpiter ve hilalin görüntüsü kan gölüne yansıdı.

Bu görüntü bugünkü bayrağımızın silueti gibiydi…

Hilalle ay sanki kanının son damlasına kadar savaşan kahramanları şereflendirmek için gelmişti (gelişmiş astronomik araçlarla yapılan çalışmalar, gerçekten de o tarihte Kosova semalarındaki gök cisimlerinin konumunun bayrağımızın görüntüsünü destekleyen bir hizada olduğu şeklindedir. Tabii ki aksi görüşü savunanlar da vardır).

Bir başka efsane de Osman Bey’le ilgili olup, bu da bir başka yazının konusudur.

Türk Bayrağı’mızın tarihiyle ilgili olarak Fevzi KURTOĞLU ve Semai EYİCE başta olmak üzere birçok araştırma yapılmasına karşın ay yıldızın tarihi tam olarak aydınlatılamamıştır.

Ay yani hilalin çok eskiden beri Türklerde kullanılan bir sembol ve milli bir simge olduğu bilinmektedir.

Eski Türk sancak ve kumaşlarında ay ve bunun içinde çok şualı (ışık – ışın – aydınlık – işaret) bir motif bulunmaktadır. Ancak bu şualı motifin bir yıldız değil, güneş simgesi olduğunu iddia edenler de vardır.

Osmanlı İmparatorluğu varlığı süresince farklı bayraklar kullanmıştır.

Daha önceleri kullanılan belli bir bayrak yoktur. Padişahların egemenlik alametleri olarak çeşitli tuğ, tuğra ve sancak kullanılmıştır.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşu ve devletin varlığının sembolü olarak Selçuklu hükümdarı tarafından Osman Gazi’ye ak sancak gönderilmiştir. Ak sancağın Yavuz Sultan Selim devrine kadar tek sancak olarak devam ettiği bilinmektedir. Bazı araştırmacılara göre Yavuz Sultan Selim de kırmızı zemin üzerine üst ve alt sıralarda sarı zemin üzerine oturtulmuş üçü üstte ve üçü altta olmak üzere altı hilal ve yıldız, bunların ortasında yer alan bir Zülfikar (Hz. Ali’nin kılıcı olduğu bilinen kılıç) şeklinde bayrak tasarlamıştır. Daha sonraki dönemlerde yeşil ve kırmızı zemin üzerine üç hilalli sancak kullanılmaya başlanmıştır. Mehterin yürüyüşü esnasında sağdaki kırmızı zemin üzerine üç hilalli sancak ile soldaki yeşil zemin üzerindeki üç hilalli sancağın ortasında ak sancak yer alır.

Yeşil zemin İslam’ı,

Kırmızı zemin Türklüğü,

Üç hilal ise hükmedilen üç kıtayı temsil eder.

Aynı zamanda hilal İslam’ı yıldız Türk’ü temsil eder (Fatih tarafından yaptırılan Çanakkale kıyısındaki Kilitbahir Kalesi’nin görünüşü de üç hilal şeklindedir).

Antik çağlardan beri kullanılan hilal Ay’ın doğuşunu ve batışını simgeler.

Hilalin açık ucunun sola bakması doğuşu (Türk inancına göre yeniden doğuş)

Sağa doğru bakması ise batışı simgeler.

Yıldızlar ise;

Sekiz köşeli yıldız güç ve iktidarı,

Yedi köşeli yıldız gök kuşağını – doğal tabiatı,

Altı köşeli yıldız birleşmeyi ve beraberliği,

Beş köşeli yıldız ise mükemmelliği simgeler.

Bizim bayrağımızdaki yıldız ise insanı temsil eder, baş – kollar ve bacaklar olarak.

İslam’ın beş şartını da temsil ettiği görüşünde olanlar vardır.

Ay yıldızın devlet sembolü olarak kabulü 3. Mustafa dönemi 1757-1774 döneminde başlamış, 1. Abdülhamit ve 3. Selim döneminde de devam etmiştir. 1793 yılında (Buyruldu’da) donanma kalyonlarına çekilecek sancakların al renkte olması ve üzerlerinde beyaz Ayyıldız bulunması emredilmiştir. 1844’te resmen kabul edilen ve 19. yy. başlarından itibaren bugünkü bayrağımıza yakın özellikte kullanılan bayrak 1936 yılı Bayrak Kanunu’yla resmi olarak devletimizin sembolü olduğu tescil edilmiştir.

Bu bayrağı gönderde sürekli dalgalandırmak ve ebediyen Türk yurdunun semalarında dalgalanmasını sağlamak isteyenler dahili ve harici bedhahların ve onların işbirlikçilerinin elbirliğiyle bozduğu emniyet içerisinde bir grup, savcılık içerisinde bir grup, jandarma içerisindeki bir grup ve adli tıp içerisindeki bir grup. Bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden ve halen mücadele etmekte olanları yetiştiren emekli Tümgeneral Ethem BÜYÜKIŞIK’ın beş buçuk yıllık adalet arayışındaki asaletli duruşunun farkında dahi değildirler. Bu hak arayış karşılığındaki bu duyarsızlığı tarih affetmeyecektir.

Asker arkadaşım, bu haklı davanda yanındayım. Adalet aksak da olsa tecelli edecektir.

Not: Hilal ve yıldızın olduğu tek Hıristiyan ülke bayrağı; Hırvatistan bayrağıdır.

DİĞER YAZILARI Gel Bakalım Devletin Babası- I 01-01-1970 03:00 Bayrama Dair... 01-01-1970 03:00 Şakga Yaptık... 01-01-1970 03:00 Hadee Canım!!! 01-01-1970 03:00 Dedem Atlas 01-01-1970 03:00 Var Ya... (Varya) 01-01-1970 03:00 Emekli... 01-01-1970 03:00 Sevda... 01-01-1970 03:00 Peynir Heç'e Çıktı 01-01-1970 03:00 Zümrüd-ü Anka - II 01-01-1970 03:00 Simurg (Zümrüd ü Anka)- I 01-01-1970 03:00 90 Lira Bindi (Taksi)-10 Lira İndi (Simit) 01-01-1970 03:00 Asker- Saf Anadolu Çocuğu 01-01-1970 03:00 Şehit... 01-01-1970 03:00 Kutsim kızıl saçlım-4 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 3 01-01-1970 03:00 Kutsi – Kızıl saçlım 2 01-01-1970 03:00 Kutsi...Kızıl saçlım 01-01-1970 03:00 Saatler dursa da akan zaman… 01-01-1970 03:00 Ekşi her zaman ekşi değildir. Bazı ekşiler tatlıdır hıdır ekşi gibi 01-01-1970 03:00 Pamuk tarlaları beyazın lekeleri 01-01-1970 03:00 Orada bir köy var mıymış uzakta? 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 3 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi?- 2 01-01-1970 03:00 Futbol üzerine – Topumuzu kessinler mi? 01-01-1970 03:00 Anne, melekler neden beyaz? 01-01-1970 03:00 Nostalji sendromu 01-01-1970 03:00 YETER – YAHU 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet-III 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- II 01-01-1970 03:00 Yas’ın Gölgesinde Cumhuriyet- I 01-01-1970 03:00 Savaşta çocuk olmak 01-01-1970 03:00 Emeğim 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı –II 01-01-1970 03:00 Türk – Osmanlı 01-01-1970 03:00 Onbeşinci gün 01-01-1970 03:00 Ağustos – Zaferler ayı 01-01-1970 03:00 Diken ve gül 01-01-1970 03:00 Ayıyla sohbet 01-01-1970 03:00 Neden ben? 01-01-1970 03:00 Kırk birinci 01-01-1970 03:00 BORDO BEYAZ 01-01-1970 03:00 Kurban 01-01-1970 03:00 Sevdalar; mektuplar, güller 01-01-1970 03:00 Çelik Kaleler 01-01-1970 03:00 Tebessüm 01-01-1970 03:00 Güzel görebilmek 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki -III 01-01-1970 03:00 Tıpşor... 01-01-1970 03:00 Kanatsız Melekler 01-01-1970 03:00 Neyiz… Bilinsin! 01-01-1970 03:00 İnsan ve sevgi 01-01-1970 03:00 BUGÜN BAYRAM GÜNÜ DERLER... 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 4 01-01-1970 03:00 On bir ayın sultanı – 3 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 2 01-01-1970 03:00 On Bir Ayın Sultanı – 1 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 3 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 2 01-01-1970 03:00 Cumhuriyetin aydınlık yüzü; Prof. Dr. Naci Görür 01-01-1970 03:00 Cemre bu sefer insanlığa düşsün! 01-01-1970 03:00 Topun sahabı benim – 1 01-01-1970 03:00 Gitti canımın cananı 01-01-1970 03:00 İmdaaat… 01-01-1970 03:00 Sonsuzluğa mektup 01-01-1970 03:00 KİMSİN? YA SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00 Özlenen 01-01-1970 03:00 Bir şehir ki… 01-01-1970 03:00 Kırmızı gül her dem olmaz 01-01-1970 03:00 Büyük Abe (Selahattin’in Sıçanları) 01-01-1970 03:00 HARBİYELİ 01-01-1970 03:00