Tony Blair'in yolculuğu

Av. İrfan SÖNMEZ

01-04-2024 12:42

Tony Blair,18 yıllık Muhafazakar parti iktidarını yenerek 1997 yılından 2007 yılına kadar, 10 yılı aşkın bir süre  Birleşik Krallığın (İngiltere) Başbakanlığını yapmış bir isim. 

Yaşadıklarını "Bir Yolculuk" adıyla kitaplaştırdı. Siyasetten çekildikten sonra 2010 yılında İngiltere'nin  Irak Savaşı'nda yaptıklarını araştıran soruşturmada, " Kamuoyundan bilgi saklamak ve Yanlış yönlendirmekle " itham edilip hakkında soruşturma açıldı. 

Batı demokrasilerinin en belirgin özelliği, hesap verilebilirliktir. 

Birleşik Krallık, -ayrılıkçı terörün- baskısı altında olan ülkelerden biriydi. Uzun süre IRA'nın eylemleri ile boğuştu. Kuzey İrlanda'daki ayrılıkçı Katoliklerle, birlikçi Protestanlar arasındaki kavga yüzlerce can aldı. Etnik milliyetçilikle başlayan mücadele zamanla din milliyetçiliğine evrildi. 

Kuzey İrlanda'da, ayrılıkçılığı besleyen birçok sebep vardı. 1845 yılında başlayıp 1852 yılına kadar devam eden büyük kıtlıkta İngiltere İrlanda'ya yeterli desteği vermedi. Kıtlık, bir milyon kişinin ölümü ve göçüne neden oldu. Adanın nüfusu yüzde 25 oranında azaldı. Çok sayıda İrlandalı Amerika'ya göçtü. İrlandalılar açlıktan ölürken İngilizlerin kılını kıpırdatmaması iki toplum arasındaki -güvensizliğin- nedenlerinden biri oldu. 

IRA ile görüşmeler Blair'ın selefi Muhafazakar Partili John Majör döneminde başladı. 1994'te başlayan görüşmeler Blair tarafından sürdürüldü. 1998'de -amacına ulaşarak- hayırlı Cuma antlaşması ile sonuçlandı. 

Bu anlaşmada yaşananlar, benzer sorunlarla karşı karşıya olan toplumlar için değerli bilgiler taşıyor. Gerçekte sorunlar birbirine benzese de, içine girildiğinde her birinin farklı özellikler taşıdığı görülür.Onun için, kopyala/yapıştır biçiminde  çözümler yoktur. Bu hiç alınacak ders yoktur anlamına gelmiyor, aksine görüşme sürecinde Blair ve öteki aktörlerin tutumu  önemli dersler  içeriyor. 

Blair'in "Bir Yolculuğu"  büyük boy ve tam 736 sayfa.Ama hatıra kitabı olduğu için kolay  okunuyor. 

Blair, hatıralarına, seçimi nasıl kazandıklarını anlatarak başlıyor: "Parti, neredeyse kazanamayacağına,ne yaparsa yapsın,ilahi ya da şeytanca bir nedenle seçimi kazanma şansının İşçi Partisine verilmeyeceğine inanmaya başlamıştı...Ama ben bunun tamamen saçma olduğunu düşünüyordum.(Önceki)Seçimleri kaybetmiştik ancak bunun nedeni,modern dünyada modern seçmenlerle ilişki kuramamamızdı; bağlantımız kopuktu. Politikada ilk kural,en azından kaçınılmaz yenilgiler ya da kaçınılmaz zaferler anlamında  kurallar olmadığıydı. Eğer doğru politikalarınız ve doğru stratejileriniz olursa her zaman kazanma şansınız vardır.Onlar olmazsa, zaferden ne kadar emin olursanız olun, kazanamazsınız."(s.20) 

Partiyi yenilgi duygusundan kurtarmayı başaran Blair, 1997 seçimlerinden büyük zaferle çıkar. Sandık başına eşi ve çocukları ile ideal bir aile resmi çizerek gider.(s.21) Başbakanlığı boyunca da bu çizgiyi sürdürür,kah çocukları ile yürüyüşe çıkar, kah çocuk arabası sürer. Bu seçmen üzerinde inanılmaz bir etki bırakır.İyi aile babası görüntüsü,siyasi desteğe dönüşür.Seçimi kazandığı gün üç konuşma planlar, ilki aileyle, ikincisi parti,  üçüncüsü ülke konularıyla ilgilidir.(S.25) Konuşurken Wembley'de galibiyet golünü atan bir futbolcu gibi değil, bir başbakan gibi görünmeye dikkat eder.(s.29) 

Blair, muhalefetteyken Muhafazakar partinin Başbakanı Major'ü eleştirirken,eleştirilerinin hep siyasi olduğunu,-zayıf lider, bölünmüş parti gibi ifadeler kullandığını, ama karşı tarafın hep kişiliğini hedef alarak,yalancı, dolandırıcı,düzenbaz diye saldırdıklarını söyler.(s.31) Galiba bu, muhafazakar siyasetçilerin ortak bir hastalığı. 

Görevi devraldıktan sonra  ilk yüz gün için verdiği sözler vardır,onları  yerine getirirMerkez Bankası bağımsızlaştırılır.Tütün ürünlerinin reklamı yasaklanır,ısınma faturalarına katkı olsun diye yakıt vergisi yüzde 5'e düşürülür,yüzüncü günün sonunda Londra'ya ilk defa bir belediye başkanı getirilmesi planlanır. Blair,bütün bunları yaparken mesai arkadaşları hakkında bilgiler verir, çok şanslı olduğunu söyler, onları öve öve bitiremez. Çalışma arkadaşlarının hiç biri hakkında kötü bir söz söylemez. Onları seçerken,"abartılı farklılıkları,kinci tartışmaları ve mantıksız önyargıları olan kabile kültürlü parti politikacılarından hoşlanmadığını, buna göre tercih yaptığını belirtir.(s.45) 

Avam kamarası dışında yaptığı ilk konuşmanın temelini -tek ulus-oluşturur.(s.45) Oysa Birleşik Krallık bir ulus-devlet değil,uluslar devletidir.Buna rağmen Blair,Birleşik Krallık halkının -tek ulus -olduğuna dikkat çeker. 

Clinton'un Britanya'yı ziyaretinde onun şu sözlerini hiç unutmadığını söyler:"Unutmayın; bilgi çağında iletişim,mücadelenin yüzde ellisi demektir.Onu bir kez, iki kez söyleyin, söylemeye devam edin ve bitirdiğiniz zaman hala yeterince söylememiş olduğunuzu göreceksiniz."(s.46) Bu,iletişimin siyasetteki merkezi rolüne işarettir. 

Blair'in üzerinde asıl konuşulması gereken yönü IRA terörünü sonlandırmada ve hayırlı Cuma antlaşmasındaki rolüdür. İlk  gizli görüşmeler Muhafazakar Parti'nin  iktidarı döneminde başlamış, ABD'den  zeki bir müzakereci olan Senatör Mitchell getirilmiştir.Blair,harekete geçmenin zamanı geldiğine inanır.Daha önceki barış görüşmeleri olaya tek yanlı bakma ve sorunun çözümüne inanmamaktan akim kalmıştır.Karşılıklı ön yargılar vardır. Blair'in Anneannesi bile, "evlat, ne yaparsan yap,sakın bir Katolik'le  evlenme" diyecek  kadar  katıdır. Katolik İrlandalılarla ilgili öyle önyargılar vardır ki, Blair şöyle diyecektir:" Bunu söylemeye utanıyorum,ama onlara çoğu zaman,Güney Afrika'da ırkçılık döneminde beyazların siyahlara baktığı gibi aşağılık insanlarmış gibi bakılıyordu."(S.183) 

Blair daha muhalefette, Muhafazakar parti iktidarda iken Başbakan Major'ün başlattığı  barış girişimini destekler, iki tarafa karşı partisini de destekleyici bir pozisyona getirir, "Halk bunun olgun bir politika olduğunu  düşündü;hiç kimse Kuzey İrlanda'nın partizanca puan kazanmak için  siyasi malzeme olarak kullanılacağına inanmadı,"der.(s.184). Aynı tutumu iktidara gelince de sürdürür. Major'ün ekibinden olup görüşmelerin içinde olan bazı isimleri ekibine katar.  Onlardan övgü ile bahseder, Mesele, Jonathan Powel, başından beri yapılan görüşmelerin kilit noktasında bulunan isimlerden biridir. Öyle ki Blair, " o olmasaydı,bu asla olmazdı"(s.185) diyecek kadar onun yeteneklerini över.Bizde ise karşı ekipten olmak, hain,satılmış, tuzluk, zübük, taklacı olmak demektir. 

Blair, süreç boyunca yaşadığı sıkıntıları, karşılaştığı zorlukları yalın bir dille anlatır.Bu iş için ilk  gerekli parçalardan birinin -kötülükleri hazmetme kapasitesi- olduğunu söyler.(s.188). Hazmedemezseniz, o masaya  da oturamazsınız. Kuzey İrlanda'daki ayrılıkçı parti liderleriyle İngiliz Başbakanlarının hiç biri görüşmemiştir.Blair, Gery Adams ve Mcguinnes ile görüşür. Bu, ilk olması nedeniyle büyük bir görüşmedir: şöyle anlatır:"..önemli bir konu da onların ellerini sıkıp sıkmamamdı.Ben bunu doğal olarak yapmaya karar verdim.Böylece onlar geldiler ve tokalaştık."(s.189) Sonra ne olur? Blair, bir alışveriş merkezinde iken, orada bulunan yaşlı kadınlar Blair'i görünce öfkelenip  ellerindeki lastik eldivenleri yüzüne doğru sallayarak,küfredip, vatan haini diye bağırmaya başlarlar. Blair olayı Jonathan'a anlatır, Jonathan  " onlar sana Gerry Adams'la tokalaşırken (ellerin kirlenmesin diye) lastik eldiven giymen gerektiğini söylemek istediler,"der.(s.190) Görüşmeler sürerken, Şubat 1998'de IRA Belfast'ta iki kişiyi öldürür, ortalık karışır,Kuzey İrlanda ayrılıkçı partisi Sein Fein 17 gün boyunca görüşmelere alınmaz. Fakat Blair, görüşmeler boyunca hep "tarihin elini omuzlarında hissettiğini"(s.191) ve devam ettiğini belirtir. Ona göre hayırlı Cuma anlaşmasının büyüleyici yanı, tasarlanmış olmaktan ziyade tesadüfen  yapılmış olmasıdır. 

Bu gibi durumlarda Blair başarı için; geçmişin prangasından kurtulmanın ve tarihin esiri değil, öğrencisi olmak gerektiğini ifade eder.(s193) Görüşmelerde birçok konu görüşülür, IRA Militanlarının affı da bunlar arasındadır.Ama buna kamuoyunu ikna etmek çok zordur.Sonunda Blair, Gerry Adams'a bir yıl içinde af sözü verir ancak bunu kamuoyuna açıklarken ve resmiyette  2 yıl olarak belirteceğini ifade eder. Adams kabul eder. Blair, Adams'ın verdiği sözü kendisine hiç hatırlatmadığını ve istismar etmediğini anlatır.Suçlularla ilgili bir madde de, IRA mahkumlarının İngiltere'den İrlanda'ya transferidir. Transfer yapılır,  ancak İrlanda hükümeti, "Balcombe Sokağı Dörtlüsü" olarak bilinen bu terörist  grubu tahliye eder.Suçlular TV'ye çıkarılır ve on dakika boyunca alkışlatılır. Birlik yandaşları dehşet içinde kalır.(s.204) Bu, bizdeki Habur'un bir benzeridir. 

Blair, başarının nedenlerini anlatırken,önce bir  ilkesel çatının olması gerektiğini, söyler.Bir taraf ayrılık isterken bir taraf(Protestanlar) birlik istemektedir. Ayrılığa yol vermek mümkün olmadığı için -olmayacak alternatifler- görüşme dışı bırakılır.Çatı bellidir;Toplumun tüm kesimlerini temsil eden bir hükümet ve Protestanlarla Katoliklere davranış eşitliği."Böyle bir çatı olmadan,anlaşmazlıkları çözme konusunda ilerleme kaydetmek çok zordur. Taraflar çatıyı kabul ettikten sonra onunla uyumsuz olan konularda tartışamazlar; ya da bunu yaparlarsa, uyumsuzluk onların aleyhine olur.Bu durumda, politika için eşit davranma prensibine dayanan anlaşmalı bir program varsa,onun yanı başında savaşan bir milis gücü nasıl olabilir?Bu şekilde temel prensiplerin oluşturulması süreci şekillendirir ve uzlaşmayı mümkün kılar.(s.207) Yani barış, aslında silahların tahribatına değil, zihinlerin tahribatına bağlıdır.(s.208)  

Bir diğer husus görüşmeler tıkandığında ilerlemenin önünü açmak için yaratıcı olmaktır. Blair kitapta bu gibi durumlarda görüşmelerin önünün nasıl açıldığına dair örnekler verir.Görüşmelerde, taraflar bir araya geldiğinde oturulacak masanın şekli ve oturma düzeni bile konuşulur.Birlikçiler rakip olduklarının belli olması için tarafların karşı karşıya oturmasını ister. Sein Fein ise,artık eşit olduklarını bu nedenle yan yana oturulması gerektiğini savunur. Yaratıcı zeka devreye girer, elmas şekilli bir masada karar kılınır, böylece hem yan yana hem karşı karşıya oturulmuş olunur.(s.211) Dolmabahçe mutabakatında da, oturma şekli tartışma konusu olmuş, kimin nereye oturacağına Erdoğan'ın karar verdiği iddia edilmişti. 

Blair, başarı için çözümün taraflara bırakılmaması gerektiğini söyler:"Eğer sorunu kendileri çözecek olsalardı zaten kendileri bunu yaparlardı. Bu nedenlerle dış yardıma ihtiyaçları vardır."(s.214) Bunun için aracı kişi ve kuruluşların devreye girmesi gerekir.Bu, bir  sonuç değil,yolculuk ve süreçtir. Bu anlaşmazlık sadece şiddetle tanımlanan bir fikir ayrılığı da değildir.Onun bir tarihi vardır,o gelenekleri, adetleri ve doktrini olan bir kültür yaratmıştır.Anlaşmazlığın bir bedeni olduğu gibi,bir zihni ve ruhu da vardır. Uzun sürer, derindir. Bütün bunları değiştirmek muazzam bir hırs ve yoğun iç gözlem ister. İnsanlar değişir ama aynı zamanda yollarından da dönmek istemezler.Bu süreçte barışın bir an için de olsa görüneceğini düşünmek hata olur.Barışın olgunlaşması,uyuşmazlık köklerinin yerine kendi köklerini salması,farklı davranışların şekillenmesi ve etkilerinin görünmesi için zamana ihtiyaç vardır. "(s.216-217) Barışa giden yol engebelidir, anlaşmazlığın devam etmesini isteyenler tarafından kasıtlı olarak kesilecektir.Balir,Buna hazırlıklı olmak gerektiğini belirtir. Nitekim  Hayırlı Cuma Anlaşmasından sonra, 15 Ağustos 1998'de Omagh isimli pazar yerinde  bomba patlatılmış 29 kişi ölmüştür.Bombayı patlatan gerçek IRA'dır. Üstelik ölen Katolikerin sayısı, Protestanlardan fazladır.Halk da, Birlikçi ve Ayrılıkçı partiler de saldırıyı lanetlerler.Kimse anlaşma bitti diye düşünmez. Gerçek IRA bu olaydan sonra bir daha toparlanamaz. Blair, bu olay münasebetiyle IRA ile aynı dili ve yöntemi kullanmamalarını şöyle gerekçelendirir:" sorun şu ki, böyle bir yola girildiği an, sürecin anahtarı teröristlerin eline verilmiş olur.Onların amacı zaten süreci kilitlemek. O halde anahtarları sıkıca barış temsilcilerinin elinde tutun!"(s.219) Bu tür anlaşmazlıkların etrafında zamanla bir ideoloji,hatta bir tür mitoloji gelişir ve onun partizan doğasını yansıtır.Her şey, bu tür bir partizan ideoloji tarafından yapılmış olan bir prizma içinde görülür."(s220) Yani, insanları yeni bir yola sokmak zordur, bunun için liderler önemlidir. Daha önce belirlenmiş bir yolda yürümek daha konforlu daha az zihinsel çaba gerektirir. Bunu değiştirecek olanlar liderlerdir. 

Sein Fein, IRA'nın partisi, IRA, Sein Fein'in örgütü,askeri kanadıdır. Bizdeki PKK/DEM ilişkisine benzer bir ilişki vardır aralarında.Blair, bu ilişkinin farkında olduğunu şu sözlerle ifade eder:"Hiç kuşkum yok ki, pek çok durumda Sinn  Fein ve IRA arasındaki fark bir oyundu,taktik nedenlerle yapılmış bir bölünmeydi... Ve benim sezgilerime göre,bazı koşullarda onlar diğerlerine emir vermiyor,onlarla görüşüp ikna ediyorlardı. Ama Sinn Fein sonunda IRA'nın varlığının adil bir uzlaşmaya uygun olmadığını ve onu engellediğini anladılar. Bu anlayışı kabul ettirmek gerçek bir siyasi cesaret istiyordu, onlar bu cesareti gösterdiler."(s.223) Bizde, DEM veya selefleri, hiç bir zaman PKK'ya karşı bu cesareti gösteremediler. 

Sonunda ayrılıkçılarla, birlikçiler arasında bir orta yol bulunarak Hayırlı Cuma anlaşması imzalanır. Birlikçi liderlerden Ian Paisley ile sık sık bir araya gelirler.Blair, onu da kendisini de  gerçek bir dindar olarak tanımlar.Görüşmelerin sonlarına doğru aralarında geçen bir konuşmayı şu şekilde aktarır:"Tanrı'nın ondan barış  sürecini tamamlamasını isteyip istemediğini, bu konuda ne düşündüğümü sordu:Ona evet demek istedim ama  tereddüt ettim;Tanrı'nın barış isteyeceğinden emindim ama Tanrı bir arabulucu değildi .Bu nedenle ona evet demenin yanlış, yönlendirici olacağını hissettim.Bu soruya sadece kendisinin cevap verebileceğini ve Tanrı'nın ona yol göstermesini umduğumu söyledim."(s.221) Bu cevaptaki  dini hassasiyeti görüyor musunuz? Muhtemel bir olumsuzlukta Tanrıyı değil, kişi kendi kararının doğruluğunu yanlışlığını sorgulayacaktır.Bir de bizde, her politik hamleyi din ve Tanrı ile ilişkilendirenleri düşünün. 

Uzun görüşmeler, iniş çıkışlardan sonra anlaşma sağlanır. Ama şu unutulmamalıdır.Her ihtilaf farklıdır.Hepsinin kendi kökeni,itiraz gelenekleri,ortak tarihi ve çeşitli boyutları vardır.Bu nedenle, hepsi için geçerli olabilecek  bir çözüm bulma dersi çıkarmak zordur. Ancak genel uygulaması olan çekirdek prensiplerden söz edilebilir."(s.206) 

Blair'in, "Bir  Yolculuğu" elbette sadece Kuzey İrlanda sorunundan ibaret değil, Kuzey İrlanda, uzun bir yolculuğun küçük ama önemli bir parçası. Siyaset yapanlar ve benzer problemlerle karşı karşıya olan ülkelerin aydınları  için ihmal edilmemesi gereken, derslerle dolu  bir kitap.  

DİĞER YAZILARI Özgür Özel nereye koşuyor? 01-01-1970 03:00 Zaman mekân ve din algımız 01-01-1970 03:00 Yargı bağımsız mı gerçekten? 01-01-1970 03:00 Sinan Ateş iddianamesinin söyleyemedikleri 01-01-1970 03:00 Erdoğan, Özgür Özel görüşmesi 01-01-1970 03:00 İYİ Parti kongresi, Akşener’in vedası 01-01-1970 03:00 Hak'ka batılı karıştırmak 01-01-1970 03:00 Şimdi milliyetçilik yapma zamanı 01-01-1970 03:00 Dil üzerinden bölücülük 01-01-1970 03:00 Balkon konuşmasının satır araları 01-01-1970 03:00 Milliyetçiliğin özlü bir tarihi 01-01-1970 03:00 Ahlaksız siyaset kaybetti 01-01-1970 03:00 Kazanan demokrasidir 01-01-1970 03:00 Kazanan milliyetçilik olmalı 01-01-1970 03:00 Bir terör saldırısının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Asıl tehdit bu siyaset tarzıdır 01-01-1970 03:00 Ülkücülük yağmalanırken 01-01-1970 03:00 Yerlikaya ve mafya operasyonları 01-01-1970 03:00 Bülbülü öldürmek 01-01-1970 03:00 DEM üzerinden milliyetçilik 01-01-1970 03:00 Biz seyrederken yahut siyasi münafıklık 01-01-1970 03:00 Mülakatlar ve iktidar 01-01-1970 03:00 Korkuları yönetmek 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve İslam 01-01-1970 03:00 Sisi ile barış 01-01-1970 03:00 Montaigne haksız mı? 01-01-1970 03:00 Zana ve Ahmet Türk’ün çağrısı 01-01-1970 03:00 İslam düşüncesi ve ikbal 01-01-1970 03:00 Enkazdan oy çıkarmak! 01-01-1970 03:00 Aynı kaba tükürmek 01-01-1970 03:00 Düşün artık yargının yakasından 01-01-1970 03:00 Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail kararı 01-01-1970 03:00 Şeyhefendi'nin rüyasındaki Türkiye 01-01-1970 03:00 Sinan Ateş dosyası neyi bekliyor? 01-01-1970 03:00 Terörle mücadelede söz birliği ve kararlılık 01-01-1970 03:00 Deizm ve Kuran 01-01-1970 03:00 SULTAN DİNİN İKİZ KARDEŞİ OLUNCA 01-01-1970 03:00 Şehitlerimize dokunmayın! 01-01-1970 03:00 Dağın sözünü meclise taşımak 01-01-1970 03:00 Kabuk bağlamış yaraları deşmek 01-01-1970 03:00 ŞEHY SAİD 01-01-1970 03:00 ARAP'I SEVMEK YAHUT SEVMEMEK 01-01-1970 03:00 Kuyu ve külhan 01-01-1970 03:00 YUNANİSTAN ZİYARETİ 01-01-1970 03:00 İYİ Parti’nin kararı 01-01-1970 03:00 MİLLİYETÇİLİK VE MODERNİZM 01-01-1970 03:00 Atatürk Demirtaş’a selam gönderir miydi? 01-01-1970 03:00 Türkiye'de din anlayışında değişim süreci 01-01-1970 03:00 Yargı bağımsızlığı 01-01-1970 03:00 ABD/İsrail yapımı soykırım 01-01-1970 03:00 CHP’de yeni dönem 01-01-1970 03:00 Meclisin imkanlarını milletin aleyhine kullanmak! 01-01-1970 03:00 Kurtuluş paradoksu 01-01-1970 03:00 NİCE YÜZ YILLARA 01-01-1970 03:00 İslam düşüncesinin siyasal ufku 01-01-1970 03:00 Irak, Suriye, Libya ve Filistin, ya sonra?  01-01-1970 03:00 Para ve Faiz 01-01-1970 03:00 FİLİSTİN,İSRAİL,BATI’NIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ 01-01-1970 03:00 Hamas'ın saldırısı ve Filistin sorunu 01-01-1970 03:00 Öz vatanda sığınmacı olmak 01-01-1970 03:00 AİHM kararları ve çifte standart 01-01-1970 03:00 Mafya ile mücadele 01-01-1970 03:00 Tek dil, bütünleştirir 01-01-1970 03:00 Edepsizliğin dini yoktur!  01-01-1970 03:00 Cabiri; yeniden yapılanma -2 01-01-1970 03:00 Bölünme Anayasası 01-01-1970 03:00 DAĞINIK MUHALEFET 01-01-1970 03:00 BİN DOKUZYÜZ YETMİŞ SEKİZ 01-01-1970 03:00 Tarihi parçalamak 01-01-1970 03:00 İtaat ve itaatsizlik üzerine 01-01-1970 03:00 Milliyetçiler nasıl birleşir? 01-01-1970 03:00 Milliyetçilerin birliği 01-01-1970 03:00 Cabiri ve yeniden yapılanma 01-01-1970 03:00 BAHÇELİ’NİN İTTİFAK ÇAĞRISI 01-01-1970 03:00 Çürüme 01-01-1970 03:00 Yerel seçimlere doğru, ittifak mı, tek başına mı? 01-01-1970 03:00 İSLAM VE SİYASET 01-01-1970 03:00 Hukuk olmadan ekonomi düzelmez! 01-01-1970 03:00 VATANDAŞ NEREDE, MUHALEFET NEREDE? 01-01-1970 03:00 ZAM YAĞMURU VE ALDATMA USTALARI 01-01-1970 03:00 İslam, demokrasi ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Bu kafayla mı? 01-01-1970 03:00 KAYBETME PSİKOLOJİSİ İLE SEÇİM KAZANILMAZ 01-01-1970 03:00 Fransa’dan ders almak 01-01-1970 03:00 MERDAN YANARDAĞ, ÖCALAN 01-01-1970 03:00 İYİ PARTİ KONGRESİ VE YENİ SİYASETİN İPUÇLARI 01-01-1970 03:00 Bir kitap ‘Popülizmin küresel yükselişi’ 01-01-1970 03:00 Dini cehalet ve fanatizm 01-01-1970 03:00 Sorunumuz din ve milliyetçilik satanlardır 01-01-1970 03:00 14 MAYIS SEÇİMLERİ VE BATI 01-01-1970 03:00 BİZ PKK'YA BAKARKEN... 01-01-1970 03:00 Yeni hükümet ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Suçlu sadece muhalefet mi? 01-01-1970 03:00 Gyges'in yüzüğü yahut bağımlı yargı 01-01-1970 03:00 BİR HATIRA:GÜN SAZAK'IN ARDINDAN 01-01-1970 03:00 Geleceğini başkalarının ellerine bırakan toplum 01-01-1970 03:00 Anketler ve sonuçlar 01-01-1970 03:00 TARAFIMIZ BELLİ! 01-01-1970 03:00 Ayrıştırma siyaseti yerine birleştirme siyaseti 01-01-1970 03:00 Türkiye değişim istiyor 01-01-1970 03:00 AKP giderse... 01-01-1970 03:00 Milliyetçiler birleşiniz! 01-01-1970 03:00 Zamansız söz kime yarar 01-01-1970 03:00 EKONOMİK KRİZ,MİLLİYETÇİLİK VE AYRIŞMA 01-01-1970 03:00 Enfokrasi 01-01-1970 03:00 Testi kırıldı 01-01-1970 03:00 Akşener ve Altılı masa 01-01-1970 03:00 DAHA SORGULAMANIN ZAMANI GELMEDİ Mİ? 01-01-1970 03:00 Zaman daralıyor 01-01-1970 03:00 AFET BÖLGESİ, KADER-TEDBİR 01-01-1970 03:00 Deprem, Hatay ve Sığınmacılar 01-01-1970 03:00 Acımız büyük 01-01-1970 03:00 Büyük felaket 01-01-1970 03:00 Akşener ne diyor? 01-01-1970 03:00 Ortak politikalar metni, bir iktidar sıçraması 01-01-1970 03:00 Her seçim İmralı 01-01-1970 03:00 KARNE HEDİYESİ 01-01-1970 03:00 Bu sese kulak verilmeli 01-01-1970 03:00 FAY HATLARI ÜZERİNDE SİYASET 01-01-1970 03:00 Tutukluluk ve siyaset 01-01-1970 03:00 SİNAN ATEŞ'İN YAKTIĞI ATEŞ 01-01-1970 03:00 Yeni bir milliyetçi sıçrama 01-01-1970 03:00 ŞİDDET KÜLTÜRÜ 01-01-1970 03:00 Robotların duyguları yoktur! 01-01-1970 03:00 Tepkileri toplumsallaştırmak 01-01-1970 03:00 Seçilmiş travma 01-01-1970 03:00 Akşener’in suçu! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve seçimler 01-01-1970 03:00 HERKES İÇİN ADALET 01-01-1970 03:00 Mahkeme kararı ile Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı 01-01-1970 03:00 Yargı’nın intiharı 01-01-1970 03:00 ÇOCUK İSTİSMARI, STRATEJİSİZLİK 01-01-1970 03:00 ASKERİMİZ FAKİRDENDİR 01-01-1970 03:00 POST KAVGASI DEĞİL,VATAN KAVGASI 01-01-1970 03:00 Seçmenle duygusal ilişki kurmak 01-01-1970 03:00 YALANLA AVUNMAK 01-01-1970 03:00 Telafisi olmayan bir seçim 01-01-1970 03:00 Parti kapatma: Hukuk ve siyaset 01-01-1970 03:00 Sisi, Esat, muhalefet 01-01-1970 03:00 Parti kapatmak 01-01-1970 03:00 HDP, HANGİ MASANIN ALTINDA? 01-01-1970 03:00 HDP ile görüşme 01-01-1970 03:00 YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİLDE SORULAR 01-01-1970 03:00 Suçlu bulundu: Türklük 01-01-1970 03:00 SİYASÎ İSTİKRAR VE GÜNDEM 01-01-1970 03:00 Kapanmış yarayı deşmek 01-01-1970 03:00 Fakıbaba, erdemli siyaset 01-01-1970 03:00 SİYASETÇİNİN BAŞARISI NE İLE ÖLÇÜLÜR? 01-01-1970 03:00 SEÇMEN EĞİLİMLERİNİ ANLAMAK 01-01-1970 03:00 Demokrasi ne ile var olur? 01-01-1970 03:00 YORUMA AÇIK OLMAYAN NAS BUDUR! 01-01-1970 03:00 BİZDEN Mİ OLSUN, ONDAN MI OLSUN? 01-01-1970 03:00 Bu kafayla terör bitmez! 01-01-1970 03:00 Sığınmacı sorunu, biz ve ABD 01-01-1970 03:00 SİYASİ NEZAKET VE CHP 01-01-1970 03:00 AHLAK KRİZİ 01-01-1970 03:00 Anketler ne diyor? 01-01-1970 03:00 İttifak ve nezaket 01-01-1970 03:00 Selçuklunun Osmanlının torunu, cumhuriyetin çocuklarıyız... 01-01-1970 03:00 Adaylık tartışmaları 01-01-1970 03:00 CUMHURBAŞKANI KİM OLMALI? 01-01-1970 03:00 YA HUKUK DEVLETİ YA YOLSUZLUK DEVLETİ 01-01-1970 03:00 KAFALAR DEĞİŞMEDİKÇE 01-01-1970 03:00 TARİH ÜZERİNDEN KUTUPLAŞTIRMA 01-01-1970 03:00 İMAM HATİPLER VE ŞARKICI GÜLŞEN 01-01-1970 03:00 EKONOMİK SORUNLARI ÇÖZECEK KADRO 01-01-1970 03:00 Doğru aday, kazanacak adaydır 01-01-1970 03:00 Keskin dil barış getirmez 01-01-1970 03:00 PARTİLER, İHTİMALLER 01-01-1970 03:00