İslam düşüncesinin siyasal ufku

Av. İrfan SÖNMEZ

25-10-2023 11:05

Din-felsefe ve siyaset ilişkisi birçok çalışmada irdelenmiştir. Bu ilişki, daha çok akıl- vahiy ilişkisi ve aklın sınırları kapsamında ele alındı. Vahye, aklı zincirleyen pranga muamelesi yapıldı. Pranganın din mi, yoksa onu algılama biçimimiz mi olduğu pek sorgulanmadı. Aklı özgürleştiren felsefeye Tanrı'ya isyan etiketi yapıştırıldı. Özgür akıl, tanrısız akıl ilan edildi. Oysa felsefe, inkardan imana giden yollardan biri olabilirdi. Vahyin ışığını aklın ışığı ile daha da parlatabilirdi. 

Bu konuda kaleme alınan eserlerden biri Zerrin Kurtoğlu'nun "İslam Düşüncesinin Siyasal Ufku" isimli çalışması. Kurtoğlu, içinde yaşadığı toplumun zenginlik ve zaaflarını kavramak amacıyla yola çıktığını, genel olarak dinin, özel olarak İslam'ın siyasetle ilişkisi nedir/ne olmalıdır sorusuna cevap aradığını belirtiyor. (s.13) 

Çalışmada, önce din- felsefe karşıtlığının yahut böyle bir algı oluşturulmasının nedenleri sorgulanıyor. Yazar bunu biraz da felsefenin tarih içinde yaşadığı serüvene bağlayarak; "Gerçekliğin doğal ve rasyonel açıklamasını talep eden felsefenin antik çağda kazandığı otonomiyi Hıristiyanlıkla birlikte, Tanrı'nın mutlak hakimiyetini, kendi mutlak hakimiyeti olarak tesis eden, kendi öğretisi dışındaki her farklı düşünce ve yorumu mahkûm eden Kilise karşısında yitirdiğini (s.21)" belirterek cevaplıyor. Bu gibi durumlarda, "bir -hakikat araştırması- olan felsefe; hakikat bizzat hakikatin kendisi, yani Tanrı tarafından- ifşa edildiği için, soru sormak ya da cevap vermek yerine, zaten verilmiş olan cevapların, akıl tarafından kabul edilebilir, daha doğrusu teyit edilebilir bir formda tekrar edilmesinden ibaret olacaktır. (s.23)  

Felsefe ile Hıristiyanlığın ilk karşılaşmasında, felsefe ancak Kilisenin çizdiği sınırlar içinde -dinin hizmetçisi- olmak karşılığında varlığını sürdürebilmiştir. (s.22) Bu nedenle, Hıristiyan Ortaçağında filozofun durumu  tanrının hakikatleri karşısından eğilmek zorunda kalan müminin durumu gibidir. (s.24)" Ancak Hıristiyanlığın felsefeye yabancı olmaması, Yunan felsefesinin son çiçeklenişi olarak tanımlanan yeni-Platoncu dinsel-felsefi sistemin tek tanrıcı bir dinin kendisinden besleneceği malzemeyi ihtiva etmesi ve çok geçmeden savunduğu inançlara rasyonel bir temel kazandırma amacı, kendisini Yunan felsefesinin mirasçısı olarak sunmasına neden olmuştur. (s.24-25) 

İslam dünyasında ise durum çok farklıdır, çünkü din olarak felsefeye tamamen yabancı bir kültürde neşv-ü nema bulmuş, felsefe ile çok geç bir tarihte tanışmıştır. Yazara göre, "felsefenin İslam'daki temsilcileri, felsefeyi onun Hıristiyan dünyasındaki sekiz yüzyıllık macerasından habersiz, dinin dahi kendisine itaat etmesi gereken tek meşru otorite olarak sunmaya kalkışınca...daha peygamber hayattayken devlet kurarak örgütlenmiş olan din, yapması gerekeni yaparak felsefeyi gayri meşru ilan etmiştir. (s.25-26)" 

Felsefeye vahiy üstü bir rol biçilerek onun Tanrı'yı bile denetleyen bir mevkie çıkarılması din-felsefe geriliminin en önemli nedeni olacaktır.  Din-felsefe ilişkisinin İslam'daki bu farklı tezahürünü, kutsal öğretinin yorumlama biçimine bağlayan Kurtoğlu, Leo Strauss'tan şu aktarımı yapar: "felsefenin kabul görmemesinin sebebi vahyin Müslümanlar için, inançtan çok yasa karakteri taşımasıdır. Hıristiyanlıkla İslam (ve Yahudilik) arasındaki ilk ve en önemli fark işte bu noktada ortaya çıkmaktadır. Hıristiyanlar için kutsal öğreti vahyedilmiş teolojidir. Yahudi ve Müslümanlar için ise kutsal öğreti en azından öncelikle, ilahi yasanın (Talmud veya Fıkhın) hukuki yorumudur. (s.27)"  

Biri teoloji, diğeri hukuk olan bu iki farklı yorumda felsefenin statüsü de farklı olacaktır. "İslam uleması tarafından İlahi Yasa olarak algılanan İslam vahyi, insanların hem özel, hem de kamusal yaşam alanlarını düzenleyen, kendisinden bağımsız olarak gerçekleşecek herhangi bir etkinlik alanına imkan tanımayan bir sosyal düzen olacak (s.27) tabiatıyla felsefeye de bu alanı kapatacaktır. Din eşittir hukuk anlayışının sonucu, H.A.R.Gibb'in ifadesiyle," Hukuk, Müslümanlar için, gerçekte bağımsız veya ampirik bir çalışma alanı değildir. O Muhammed (A.S) tarafından vaz edilen dinsel, sosyal öğretinin pratik görünüşüdür. (s.28) İslam'ın öncelikle hukuk olması münasebetiyle,  teoloji İslam dünyasının temel bilimi olamamış, böylece felsefenin gireceği alan da daralmıştır. Gazali'nin bile, dinsel hukuku(fıkhı) öte dünyaya değil, bu dünyaya ait bir bilim olarak görmesine rağmen, yine de fıkıh dinsel bilimler sınıfına dahil edilmiştir. Bunun sonucu, kaçınılmaz olarak -dinsel bir dünya bilimi- olan fıkıh, hem iyi bir teba, hem iyi bir mümin olmanın normlarının oluşturucusu olmuş, bir taraftan devlet-toplum ilişkisini belirlerken, diğer taraftan bir müminin uyacağı ilkeleri belirleyen, böylece hem devlete ihanetin, hem dinden sapmanın tek karar mercii olmuştur. Onun için İslam'da iyi bir Müslüman'ın nasıl olması gerektiği sorusu, paradoksal olarak yasayı çağrıştırmakta, dolayısıyla fakihin konusunu teşkil etmektedir. (s.30-31) Buna karşılık Hıristiyanlık, "önce temel bir doğma bütününe bağlılığı talep eden, ancak inananlarına, sosyal, siyasal yaşamlarını dinsel olmayan norm ya da ilkelere göre düzenleme özgürlüğü bırakan bir inanç veya kutsal öğreti olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla felsefe Hıristiyanlıkta resmi olarak kabul görmüş, kutsal öğretinin bir parçası haline gelmiştir. (s.32)" İslam dünyasında -dinin hiç bir alanda boşluk bırakmadığı inancı, felsefeye - böyle bir kabul imkanı tanımamıştır. 

Yazar bu açıklamalardan sonra İslam dünyasında din -siyaset ilişkisine değinerek, Gazali'nin," din ile sultan ikiz kardeştir. Din asıldır, sultan onun bekçisidir. (s.29)" şeklindeki sözüne dikkat çeker. Bu aslında, Müslüman zihinlerde din/siyaset ilişkisinin Gazali'nin ağzından yankılanmasıdır. Daha Gazali'den çok önce, Emevi ve Abbasi halifelerinin kendilerini -halifetullah- veya kader kalemini elinde tutan -Allah tarafından- görevlendirildiklerini ifade etmeleri, aynı din- siyaset kardeşliğinin bir başka dışavurumudur. Son yıllarda -halifesiz- kalmayı, neredeyse dinin bir rüknünden kopma olarak değerlendiren görüşlerin zihinsel arka planında da aynı algı yatmaktadır.  

Gelner, Hıristiyanlıkta din ile siyaset arasındaki mesafeyi daha başlangıcında Hıristiyanlığın, Sezar'ın hakkını Sezar'a veren, siyasal iktidarla arasına mesafe koyan tavrına bağlar. Zira "siyasal iktidar olmaksızın başlayan ve bir süre öyle kalan Hıristiyanlığın kendi kontrolünde olmayan siyasal düzene uymaktan başka çaresi yoktu. (s.34). Fakat İslam'ın yayılış serüveni Hıristiyanlıktan farklıydı." İslam'ın başlangıçtaki başarısı o kadar süratli olmuştu ki kısa zamanda devletleşmiş, Sezar'a bir şey verme ihtiyacı duymamış, (s.35) netice olarak, din ile siyaset iç içe geçmişti. Bu iç içe geçiş yüzünden filozoflar da İslam devletini dinsel ve siyasal birlik olarak anlamışlar, bu da fakihler tarafından ifade edilen siyasal düşünceye karşı  Filozofların yorumlarını sınırlamıştır.(s.39) Çünkü İslami yasa(fıkıh) yönetimin dinsel vaadi değil, bir İslam devletinin meşruluk kriteridir(s.66) Din-siyaset arasında oluşan veya oluşturulan bu girift ilişki, Mısırlı düşünür M.Said al-Ashmawy'a şu sözleri söyletecektir: "Allah İslam'ın bir din olmasını istemişti; ama insanlar onu bir siyaset yapmaya kalkıştılar.(s.70) 

Gazali'nin Müslümanların siyasal tasavvurlarına damga vuran ve bugün etkisini sürdüren başka sözleri de var: "Allah, insanoğlundan iki grubu seçip yarattıkları üzerine üstün kıldı: Peygamberler ve devlet başkanları." " Başkan yeryüzünde Allah'ın gölgesidir. Nasıl ki gölge insanı yakıcı güneşten koruyorsa, Devlet Başkanı da halkını tehlikelerden koruduğu için Allah'ın gölgesi olarak nitelenmiştir. (s.228)" Zalim bir yöneticiye bile itaat edilmesi gerektiğini söyleyen Gazali, aslında siyaseti dinin üzerine çıkarmakta, toplumsal kargaşayı önleyecek herhangi bir iktidarı, dinsel ilkenin önüne yerleştirmektedir. Kurtoğlu'na göre, dini siyasal düzenin hizmetine koşan Gazali, aslında böyle yaparak hem dinin hem de dünyanın kaybedildiğinin farkındadır, onun için de İhya-ı Ulum-u Din adlı klasikleşmiş eserinde şunu söylemektedir: "Dinimizi parçalıyoruz. Onun parçaları ile dünyamıza yama yapmaya çalışıyoruz. Dünyamızı yamadık, fakat elimizden gitti. Dinimizi parçaladık o da elimizden gitti.(s.233). 

Kitapta din -siyaset ve felsefe ilişkisi ile ilgili önemli birçok tespit var. Günümüz İslamcılığına da ışık tutan çalışma, Gazali'den, Rüşd'e, Farabi'den İbni Haldun'a kadar birçok İslam düşünürünün din ve siyaset tasavvurlarını mercek altına almış. Yazılanlardan çok daha fazlası kitapta. 

Müslümanların zihinsel evrenine hâkim olan siyasal ilkeleri anlamak isteyenler için, ihmal edilmemesi gereken bir değerli bir çalışma. 

DİĞER YAZILARI Hak'ka batılı karıştırmak 01-01-1970 03:00 Şimdi milliyetçilik yapma zamanı 01-01-1970 03:00 Dil üzerinden bölücülük 01-01-1970 03:00 Balkon konuşmasının satır araları 01-01-1970 03:00 Milliyetçiliğin özlü bir tarihi 01-01-1970 03:00 Ahlaksız siyaset kaybetti 01-01-1970 03:00 Kazanan demokrasidir 01-01-1970 03:00 Tony Blair'in yolculuğu 01-01-1970 03:00 Kazanan milliyetçilik olmalı 01-01-1970 03:00 Bir terör saldırısının düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 Asıl tehdit bu siyaset tarzıdır 01-01-1970 03:00 Ülkücülük yağmalanırken 01-01-1970 03:00 Yerlikaya ve mafya operasyonları 01-01-1970 03:00 Bülbülü öldürmek 01-01-1970 03:00 DEM üzerinden milliyetçilik 01-01-1970 03:00 Biz seyrederken yahut siyasi münafıklık 01-01-1970 03:00 Mülakatlar ve iktidar 01-01-1970 03:00 Korkuları yönetmek 01-01-1970 03:00 Milliyetçilik ve İslam 01-01-1970 03:00 Sisi ile barış 01-01-1970 03:00 Montaigne haksız mı? 01-01-1970 03:00 Zana ve Ahmet Türk’ün çağrısı 01-01-1970 03:00 İslam düşüncesi ve ikbal 01-01-1970 03:00 Enkazdan oy çıkarmak! 01-01-1970 03:00 Aynı kaba tükürmek 01-01-1970 03:00 Düşün artık yargının yakasından 01-01-1970 03:00 Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail kararı 01-01-1970 03:00 Şeyhefendi'nin rüyasındaki Türkiye 01-01-1970 03:00 Sinan Ateş dosyası neyi bekliyor? 01-01-1970 03:00 Terörle mücadelede söz birliği ve kararlılık 01-01-1970 03:00 Deizm ve Kuran 01-01-1970 03:00 SULTAN DİNİN İKİZ KARDEŞİ OLUNCA 01-01-1970 03:00 Şehitlerimize dokunmayın! 01-01-1970 03:00 Dağın sözünü meclise taşımak 01-01-1970 03:00 Kabuk bağlamış yaraları deşmek 01-01-1970 03:00 ŞEHY SAİD 01-01-1970 03:00 ARAP'I SEVMEK YAHUT SEVMEMEK 01-01-1970 03:00 Kuyu ve külhan 01-01-1970 03:00 YUNANİSTAN ZİYARETİ 01-01-1970 03:00 İYİ Parti’nin kararı 01-01-1970 03:00 MİLLİYETÇİLİK VE MODERNİZM 01-01-1970 03:00 Atatürk Demirtaş’a selam gönderir miydi? 01-01-1970 03:00 Türkiye'de din anlayışında değişim süreci 01-01-1970 03:00 Yargı bağımsızlığı 01-01-1970 03:00 ABD/İsrail yapımı soykırım 01-01-1970 03:00 CHP’de yeni dönem 01-01-1970 03:00 Meclisin imkanlarını milletin aleyhine kullanmak! 01-01-1970 03:00 Kurtuluş paradoksu 01-01-1970 03:00 NİCE YÜZ YILLARA 01-01-1970 03:00 Irak, Suriye, Libya ve Filistin, ya sonra?  01-01-1970 03:00 Para ve Faiz 01-01-1970 03:00 FİLİSTİN,İSRAİL,BATI’NIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ 01-01-1970 03:00 Hamas'ın saldırısı ve Filistin sorunu 01-01-1970 03:00 Öz vatanda sığınmacı olmak 01-01-1970 03:00 AİHM kararları ve çifte standart 01-01-1970 03:00 Mafya ile mücadele 01-01-1970 03:00 Tek dil, bütünleştirir 01-01-1970 03:00 Edepsizliğin dini yoktur!  01-01-1970 03:00 Cabiri; yeniden yapılanma -2 01-01-1970 03:00 Bölünme Anayasası 01-01-1970 03:00 DAĞINIK MUHALEFET 01-01-1970 03:00 BİN DOKUZYÜZ YETMİŞ SEKİZ 01-01-1970 03:00 Tarihi parçalamak 01-01-1970 03:00 İtaat ve itaatsizlik üzerine 01-01-1970 03:00 Milliyetçiler nasıl birleşir? 01-01-1970 03:00 Milliyetçilerin birliği 01-01-1970 03:00 Cabiri ve yeniden yapılanma 01-01-1970 03:00 BAHÇELİ’NİN İTTİFAK ÇAĞRISI 01-01-1970 03:00 Çürüme 01-01-1970 03:00 Yerel seçimlere doğru, ittifak mı, tek başına mı? 01-01-1970 03:00 İSLAM VE SİYASET 01-01-1970 03:00 Hukuk olmadan ekonomi düzelmez! 01-01-1970 03:00 VATANDAŞ NEREDE, MUHALEFET NEREDE? 01-01-1970 03:00 ZAM YAĞMURU VE ALDATMA USTALARI 01-01-1970 03:00 İslam, demokrasi ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Bu kafayla mı? 01-01-1970 03:00 KAYBETME PSİKOLOJİSİ İLE SEÇİM KAZANILMAZ 01-01-1970 03:00 Fransa’dan ders almak 01-01-1970 03:00 MERDAN YANARDAĞ, ÖCALAN 01-01-1970 03:00 İYİ PARTİ KONGRESİ VE YENİ SİYASETİN İPUÇLARI 01-01-1970 03:00 Bir kitap ‘Popülizmin küresel yükselişi’ 01-01-1970 03:00 Dini cehalet ve fanatizm 01-01-1970 03:00 Sorunumuz din ve milliyetçilik satanlardır 01-01-1970 03:00 14 MAYIS SEÇİMLERİ VE BATI 01-01-1970 03:00 BİZ PKK'YA BAKARKEN... 01-01-1970 03:00 Yeni hükümet ve beklentiler 01-01-1970 03:00 Suçlu sadece muhalefet mi? 01-01-1970 03:00 Gyges'in yüzüğü yahut bağımlı yargı 01-01-1970 03:00 BİR HATIRA:GÜN SAZAK'IN ARDINDAN 01-01-1970 03:00 Geleceğini başkalarının ellerine bırakan toplum 01-01-1970 03:00 Anketler ve sonuçlar 01-01-1970 03:00 TARAFIMIZ BELLİ! 01-01-1970 03:00 Ayrıştırma siyaseti yerine birleştirme siyaseti 01-01-1970 03:00 Türkiye değişim istiyor 01-01-1970 03:00 AKP giderse... 01-01-1970 03:00 Milliyetçiler birleşiniz! 01-01-1970 03:00 Zamansız söz kime yarar 01-01-1970 03:00 EKONOMİK KRİZ,MİLLİYETÇİLİK VE AYRIŞMA 01-01-1970 03:00 Enfokrasi 01-01-1970 03:00 Testi kırıldı 01-01-1970 03:00 Akşener ve Altılı masa 01-01-1970 03:00 DAHA SORGULAMANIN ZAMANI GELMEDİ Mİ? 01-01-1970 03:00 Zaman daralıyor 01-01-1970 03:00 AFET BÖLGESİ, KADER-TEDBİR 01-01-1970 03:00 Deprem, Hatay ve Sığınmacılar 01-01-1970 03:00 Acımız büyük 01-01-1970 03:00 Büyük felaket 01-01-1970 03:00 Akşener ne diyor? 01-01-1970 03:00 Ortak politikalar metni, bir iktidar sıçraması 01-01-1970 03:00 Her seçim İmralı 01-01-1970 03:00 KARNE HEDİYESİ 01-01-1970 03:00 Bu sese kulak verilmeli 01-01-1970 03:00 FAY HATLARI ÜZERİNDE SİYASET 01-01-1970 03:00 Tutukluluk ve siyaset 01-01-1970 03:00 SİNAN ATEŞ'İN YAKTIĞI ATEŞ 01-01-1970 03:00 Yeni bir milliyetçi sıçrama 01-01-1970 03:00 ŞİDDET KÜLTÜRÜ 01-01-1970 03:00 Robotların duyguları yoktur! 01-01-1970 03:00 Tepkileri toplumsallaştırmak 01-01-1970 03:00 Seçilmiş travma 01-01-1970 03:00 Akşener’in suçu! 01-01-1970 03:00 Sosyal medya ve seçimler 01-01-1970 03:00 HERKES İÇİN ADALET 01-01-1970 03:00 Mahkeme kararı ile Kılıçdaroğlu’nun önü açıldı 01-01-1970 03:00 Yargı’nın intiharı 01-01-1970 03:00 ÇOCUK İSTİSMARI, STRATEJİSİZLİK 01-01-1970 03:00 ASKERİMİZ FAKİRDENDİR 01-01-1970 03:00 POST KAVGASI DEĞİL,VATAN KAVGASI 01-01-1970 03:00 Seçmenle duygusal ilişki kurmak 01-01-1970 03:00 YALANLA AVUNMAK 01-01-1970 03:00 Telafisi olmayan bir seçim 01-01-1970 03:00 Parti kapatma: Hukuk ve siyaset 01-01-1970 03:00 Sisi, Esat, muhalefet 01-01-1970 03:00 Parti kapatmak 01-01-1970 03:00 HDP, HANGİ MASANIN ALTINDA? 01-01-1970 03:00 HDP ile görüşme 01-01-1970 03:00 YERLİ VE MİLLİ OTOMOBİLDE SORULAR 01-01-1970 03:00 Suçlu bulundu: Türklük 01-01-1970 03:00 SİYASÎ İSTİKRAR VE GÜNDEM 01-01-1970 03:00 Kapanmış yarayı deşmek 01-01-1970 03:00 Fakıbaba, erdemli siyaset 01-01-1970 03:00 SİYASETÇİNİN BAŞARISI NE İLE ÖLÇÜLÜR? 01-01-1970 03:00 SEÇMEN EĞİLİMLERİNİ ANLAMAK 01-01-1970 03:00 Demokrasi ne ile var olur? 01-01-1970 03:00 YORUMA AÇIK OLMAYAN NAS BUDUR! 01-01-1970 03:00 BİZDEN Mİ OLSUN, ONDAN MI OLSUN? 01-01-1970 03:00 Bu kafayla terör bitmez! 01-01-1970 03:00 Sığınmacı sorunu, biz ve ABD 01-01-1970 03:00 SİYASİ NEZAKET VE CHP 01-01-1970 03:00 AHLAK KRİZİ 01-01-1970 03:00 Anketler ne diyor? 01-01-1970 03:00 İttifak ve nezaket 01-01-1970 03:00 Selçuklunun Osmanlının torunu, cumhuriyetin çocuklarıyız... 01-01-1970 03:00 Adaylık tartışmaları 01-01-1970 03:00 CUMHURBAŞKANI KİM OLMALI? 01-01-1970 03:00 YA HUKUK DEVLETİ YA YOLSUZLUK DEVLETİ 01-01-1970 03:00 KAFALAR DEĞİŞMEDİKÇE 01-01-1970 03:00 TARİH ÜZERİNDEN KUTUPLAŞTIRMA 01-01-1970 03:00 İMAM HATİPLER VE ŞARKICI GÜLŞEN 01-01-1970 03:00 EKONOMİK SORUNLARI ÇÖZECEK KADRO 01-01-1970 03:00 Doğru aday, kazanacak adaydır 01-01-1970 03:00 Keskin dil barış getirmez 01-01-1970 03:00 PARTİLER, İHTİMALLER 01-01-1970 03:00