https://www.elazigharputgazetesi.com/files/uploads/user/6796f650a074ef60bd6d33a1b59054a0-c72ae14c2b854b11d6df.jpg
Ahmet Rauf Akay

DİNLE KAVGA

15-08-2022 23:53 884 kez okundu.

İfrat da tefrit de topluma fayda getirmez, uçlara savurur. Erdoğan'ın yaptığı yanlışlar, 15 Temmuz darbesinde Fethullahçıların  oynadığı rol böyle bir psikoloji doğurdu. Dini kurumlara, dini söylemlere karşı  ifrat derecesinde bir tepki oluştu. Sokak röportajlarında bu tepkinin ne kadar keskin olduğunu görebiliyorsunuz. Mikrofon tutulan gençlerin bazıları, asla dinden imandan bahsedenlere oy vermeyeceklerini söylüyorlar. 
Dini siyasallaştırmanın en somut sonucu budur; dinden uzaklaşma, dini söylemlere şüphe ile bakma.
İktidarın dindar gençlik hedefi  -ki böyle bir hedefi olduğunu sanmıyorum- dinden uzaklaşan bir gençlik doğurdu. Aslında amaç dindar gençlik değil, dinin oltası ile AKP'ye oy toplamaktı. İktidarın dindarlıktan kastı hiç bir zaman ahlaki bir hayat ve toplum olmadı. Öyle olduğu için de ahlaklı bir toplum oluşturulamadı.
Siyaset dinle özdeşleştirildiği zaman bunun tabii sonucu olarak siyasetin yanlışları dine fatura edilir. Oysa faturanın o siyasete ve siyasetçilere kesilmesi gerekir. Fakat bunu yapmak yerine, bu psikolojiyi fırsata çevirerek -din karşıtlıklarını- her türlü dini tezahüre karşı kullanmaya çalışan, bir türlü iflah olmayan medyada şurada burada etkili bir çevre var. Biraz dindar buldukları her ismi itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Karşıtlıklarını isimler ve ilişkiler üzerinden dile getiriyorlar. Hedef siyaset denkleminde biraz dini, manevi cephesi olan insanların yer almasına engel olmak. Bu tutum, bekledikleri gibi bir sonuçtan ziyade insanları yeniden soğudukları adrese yönlendiriyor. Bunlar gelirse din -min kalmaz psikolojisi geri dönüyor.
Bunun örneklerinden biri tweterde "Türk Başkan" isimli hesap. Rahmetli Yazıcıoğlu'nun Fethullah Gülen'le bir görüşmesini paylaşarak onu Fethullahçı olarak kodlamaya çalıştı. Bu kafaya göre biriyle yaptığınız herhangi bir görüşme sizi sabıkalı hale getirmeye yeter. Görüşmenin bağlamı, zamanı hiç önemli değil. Gaye vurmak olunca ötesi bir anlam taşımıyor. Bu yayınları yapanların milyonunu bir araya getirseniz Yazıcıoğlu'nun milliyetçiliğinin, vatanseverliğinin zekatı kadar etmezler.
Siyasetçiler herkesle görüşür, 15 Temmuz'dan önce F.Gülen'le görüşmüş olmanın ne ahlaki, ne hukuki hiçbir sorumluluğu yoktur. O tarihlerde Gülen ve cemaati makbul görülen bir hareketti. Nitekim sayın Erdoğan "aynı menzile yürüyoruz" diyordu. Sonradan menziller değişince kavga  kaçınılmaz oldu. Kaldı ki Hrant Dink cinayetinin kendisiyle ilişkilendirilmeye çalışıldığını gören rahmetli Yazıcıoğlu'nun bu yapıyı hedef alan ciddi ve sert çıkışları oldu. Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında "devleti ele geçirmek isteyenin" diye başlayan ağır ifadeler kullandı.
Bütün bu yayınların bir hedefi var, belli çevreler dindar, milliyetçi, maneviyatçı kadroları itibarsızlaştırarak siyaset denkleminin dışına itmek istiyorlar. Dinle kavgalarını, eski alışkanlıklarını Fethullah Gülen veya iktidarın yanlışları üzerinden sürdürmek istiyorlar. Dinin esamesinin okunmasına bile tahammül edemiyorlar.
 Tarih, dinle kavga edenlerin yenilgi hikayeleri ile doludur. Din, -yaşanan kötü tecrübelere rağmen- bir milletin tutunduğu en güçlü daldır. Ağır travmalar yaşayan toplumlar dinin teskin edici mesajıyla rehabilite edilirler.Din vicdandaki polistir. Dinle kavga milletle kavgadır,Türkiye artık bu operasyon artıklarından kurtulmalıdır.Ne dinle kavga, ne de dini istismar. Kötü örnekler üzerinden ona buna çamur atmak da başka bir istismar biçimidir.

 

Neler Söylendi?
islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet dijital pazarlama ajansi dijital pazarlama smok betvolegiris.co deneme bonusu