https://www.elazigharputgazetesi.com/files/uploads/user/044a0fc97b76a6b678b493bdeb181289-010c03902d2710bb9b90.png
NAMIK KALKANCI

AHLAK VE EDEP

09-05-2023 07:57 773 kez okundu.

Ahlak, Arapçada "seciye, tabiat, huy" gibi anlamlara gelen "hulk, huluk" kelimesinin çoğuludur.
Genel anlamda ise insanın doğuşuyla var olan veya sonradan kazandığı tutum ve davranışların genel bir adıdır. Ayrıca güncel anlamda toplum içinde kişilerin riayet ettikleri davranış biçimleri ve kurallarıdır.
Edep ise kişinin her hal ve hareketinin bir denetim altında olduğunun bilincinde olmasıdır. Nefsini iffet, vakar, nezaket, zerafet, ve tevazu gibi hasletlerle ıslah etmesidir.
Ayrıca kişinin toplumsal töre gereği iyi bir ahlak, terbiye ve incelik sahibi olması demektir.
Ahlaki değerler evrenseldir. Edep ise toplumsal değerlerin yargı biçimidir.
Kişinin öncelikle aile bireyleri başta olmak üzere, toplum içindeki bütün insanlara karşı bir sorumluluk bilincinde olması, birilerinin kusur ve ayıplarıyla uğraşmaması, ifşa etmemesi ve bunlara ilaveten paylaşımcı olması onun edebi adına bir ölçüttür. 
Allah, "İnananlar arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Nûr, 19. Ayet) diyerek bu konuda insanları açıkça uyarmıştır.
Gerek kişisel olarak ve gerekse genelde bir başkasına hitaben sarfettiği sözlerini ölçüp, biçip ve tartarak söylemesi, sözlerinin hakarete varan kırıcı ve incitici olmamasına dikkat etmesi ise hem ahlaki ve hem de edebi bir önem arz eder.
Ahlaklı ve edepli bir kişi, münafıklık ve riyakârlık gibi kötü bir haslet sahibi asla olamaz. Yalan söyleyemez, iftirada bulunamaz. 
Ayrıca Allah'ın men ettiği hırsızlık, gasp, rüşvet ve adam kayırma, her türlü dolandırıcılık gibi kirli işlerden uzak durur. Adaletli ve hakkaniyetli olur.
Liyakata ve dürüstlüğe özen gösterir.
Edep ve ahlak sahibi bir kişi, İslam'ı yaşarken Allah'a halis bir kul olmanın gayreti içinde olur. Bütün elçilerine ve gönderdiği kitaplara hiçbir ayrım göstermeden inanır ve iman eder. Dini tevhidi Allah'a has kılarak ihlas ve samimiyet içinde yaşar. Dini kişisel çıkar ve menfaatlerine asla alet etmez.
Ahlak ve edebi hak dinden soyutlamak ve toplumsal geleneklerin içine hapsetmek, güncel kılık ve kıyafetlerle inanç ve uygulamalarla sınırlamak kesinlikle yanlıştır.
İnsanların giyim ve kuşamlarını görsel bir şova dönüştürüp radikalleştirmesi de doğru değildir.
Akıl ve mantık sınırlarını zorlayacak, vicdan hassasiyetini zedeleyecek bir tarzda örtünmenin ne dinimizde ne de toplumsal yargı değerlerimizde kesinlikle yeri yoktur.
Bir insanın dini değerleri ile ahlaki ve edebi değerlerini ayrıştırması, işine geldiği gibi kullanması  kabul edilecek şeyler değildir. Yanlış yanlıştır ve doğru olan bir şeye yanlış kisvesini giydiremezsiniz. 
Haram haramdır, helâl ise helâldir. Haramı helâl, helâli de haram yapamazsınız. Bu konuda tek hüküm sahibi Allah'tır. 
Allah'ın, "Hüküm sadece Allah'a aittir..." (Yusuf, 40) ayetinden alınması gereken büyük dersler vardır. Hiç kimse helâl ve haram dahil hiçbir konuda Allah adına kesinlikle hüküm koyamaz.
Allah, Kur'an'da evlenmenin önemine binaen birçok ayetinde vurgular yapmış ve boşanmayı gerektiren hususların zaruretinide açıklamıştır.
Bunun içindir ki Allah Kur'an'ı Mübinde "zina" konusuna büyük vurgular yapmaktadır.
Gene Allah, aile bütünlüğünün korunması konusunda gerek erkeğin ve gerekse kadının görev ve sorumluluklarını ayetler bağlamında açıklamıştır.
Bu konuda da Allah, "Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır." (Nisâ, 35. Ayet) buyurarak aile içi problem ve sıkıntıların bir uzlaştırıcı tarafından çözülmesi hususuna vurgu yapmıştır.
Hal böyle iken günümüzdeki toplumsal yaşam şekillerine, aile bütünlüklerine, evlenme ve boşanma şekil ve uygulamalarına baktığımızda bu konuda ahlak ve edep olarak iflas ettiğimiz bir gerçektir.
Zina ve fuhuşun akıl almaz derecede zirve yaptığını, aile bütünlüklerinin nasıl bozulduğunu görsel medyada ki proğramlardan tüm çıplaklığı ile görüp öğrenmekteyiz.
Kocasını ve çocuklarını bırakıp babası veya evladı yaşındaki erkeklere kaçan kadınları ve aynı şekilde kadınlara giden erkekleri gözümüzün içine sokarcasına, bir reyting uğruna çarşaf çarşaf gösterilmesi ise toplumsal yapımızın, aile birlik ve bütünlüğümüzün tükenişinin bir göstergesidir. 
Yüce Allah, "Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur." (İsrâ, 32. Ayet) diyerek de zina ve fuhuş konusunda bizleri uyarmıştır.
Bu ayetteki uyarıya rağmen günümüzde zina ve fuhuş zirveye koşarken, ahlaki ve edebi değerlerimiz de yok edilmektedir.
Çocuk yaştaki evliliklerin ve bu evliliklere birde dini konuda cevazen kılıfların uydurulması ise ahlak ve edep olarak farklı bir çöküşümüz diyebiliriz.
Özet olarak gerek bireysel ve gerek toplumsal yapımızın çatısının çöktüğünü, yalan, iftira ve kişisel değerlere yapılan hakaretlerle ahlak ve edep olarak genel manada bitip tükendiğimizi söylemek belki kolay değil ama ne acıdır ki bunların hepsi günümüzde yaşanılan ve tanık olduğumuz gerçeklerdir.
Genç neslimiz bizlerin geleceğidir. Ancak başta sigara olmak üzere birçok yasaklı madde kullanımının genç yavrularımıza kadar sirayet etmesi, bu toplumun geleceği adına bir felaketidir. Görünen odur ki, toplum olarak ahlak ve edep değerlerimiz noktasında hüsrana uğramış, iflasın eşiğine gelmiş bir durumdayız.
Birçok kaybın telafisi belki olabilir ama, edep ve ahlaki olarak kaybedeceğimiz genç neslimiz için çok geç kalmış olabiliriz endişesini hiç unutmamalıyız.
 

Neler Söylendi?
islami sohbet müzik indir dini sohbet sohbet dijital pazarlama ajansi dijital pazarlama smok betvolegiris.co deneme bonusu