SİYASETTE “ASLA” DİYE BİR ŞEY YOKTUR!

Ahmet Rauf Akay

16-09-2023 19:31

Siyaset dengelerin çok çabuk değişebildiği bir alan. Onun için keskin ifadeler çoğu kez sahibini mahcup eder. Zamanını bekleyip şartlara göre konuşmak en iyisi. 

14 Mayıs seçimleri kaybedildi. Siyasette kaybetmek de kazanmak da var. Buna hazır olmak, her iki hale göre planlama yapmak gerekir. B planı olmayanlar konjonktürün önünde sürüklenip dururlar. 

Seçimlerden beri muhalefet büyük bir dağınıklık hali yaşıyor. İnsanları canından bezdiren zamlar, düzenlemeler karşısında tek bir şey söyleyemiyor. Bugünün meselesi değilken kimin kimle ittifak kuracağı veya kuramayacağı konuşuluyor. Vatandaşın gündemi vatandaşın kendisiyle sınırlı kalıyor. Halbuki tam da konuşma zamanı. İktidar,seçimden önce verdiği sözlerin hiç birini tutmadı. Mülakatlar kaldırılacaktı, kaldırılmadı. Üstelik Milli eğitim Bakanı –ki kendileri bu kabinenin en zayıf ve kifayetsiz halkasını oluşturuyor- “mülakat gibi mülakat yapacağız” dedi. Demek ki şimdiye kadar yapılanlar muhalefetin iddia ettiği gibi mülakat değil bir nevi gençlerim emeğini, alın terini çalmakmış. Enflasyon düşecekti, düşmedi, pahalılık bitecek her şey güllük gülistanlık olacaktı olmadı. Emekli, asgari ücretli ezdirilmeyecekti, ezdirildi. Muhalefet bunları konuşmayacaksa neyi konuşacak?  Kime ne CHP’ye kimin genel başkan olacağı. 

Bu sükut siyasetiyle yerel seçimlere nasıl gidilirse gidilsin sonu hüsran olur. 

İktidar belli ki aynı bileşenleri ile yine seçime ittifakla girecek. MHP ile AKP neredeyse tek parti oldular. MHP genel merkezinde sayın Recep Erdoğan’ın posteri dalgalanıyor. MHP Elazığ milletvekili TV’lere çıkıp; “Allah benim ömrümden alıp Recep Erdoğan’a versin” diyebiliyor.  Bu aslında MHP’nin bütün iddialarından vaz geçmesi, kendini Erdoğan’ın hedeflerine teslim etmesi demek. Daha dün Sayın Erdoğan ne demişti: “Milletin çeşitliliğini yansıtan bir anayasa yapacağız.” Yani anayasada Türk milleti değil Laz, Çerkez, Kürt, Arap, Boşnak, Zaza gibi ifadeler olacak. Bu şu demek: Artık her etnik grup ayrı bir millet gibi kendi diliyle eğitim alacak, Türk’ün, Türkmen’in devlet kurma hakkı varsa onlarında olacak, çeşitliliği anayasa taşımanın bundan başka anlamı yoktur. Tabelalar herkesin diline göre değişecek. Erdoğan bu kelimeleri sehven söylemedi, sonuçlarını bile bile, toplumu hazırlamak için söyledi. 

Bu toplumu etnik kompartımanlara ayırma projesine MHP’nin tepki göstermesi gerekirdi, değil mi? Ama göstermedi. Erdoğan konuştuğunda MHP yöneticileri dut yemiş bülbüle dönüyor. Sesleri kesiliyor, milletin birliğine sahip çıkması gereken “Bahçeli kontrollü” milliyetçiliğin sesi çıkmıyor. 

Hepimizi zor günler bekliyor. Oslo ve Çözüm süreçlerinin nihai amacı Türkiye’yi bir federasyon haline getirmekti. BOP’un hedefi de bu. Sevr’in planı da buydu. Bütünleşmiş, yumruk gibi olmuş bir Türkiye istemiyorlar. Geçmişte silahla yapamadıklarını şimdi demokratik yollarla, İslam’ı ve Osmanlıcılığı kullanarak yapmak istiyorlar. Bu projenin gerçekleştirilmesi demek Türkiye’nin tuzla buz olması demek. Bu durumda muhalefetin sesini yükseltmesi, “her şeyi göze alırız” kararlılığında olması gerekirken kendi içine gömülmüş bir vaziyette bekliyor. Ülkenin şartları sağ-sol ayırımı yapmadan yeni ittifaklar yapmayı gerektirebilir, hatta buna herkesi mecbur bile edebilir. Onun için çok keskin ifadeler şartlar icbar ettiğinde, kararını değiştirmek zorunda kalan yöneticilerin inandırıcılığını da örselerSiyasette asla diye bir şey yoktur. Hele demokrasiyi, demokrasiyi yıkmak için bir imkan olarak görenlerin bulunduğu bir toplumda hiç yoktur. Bu ülkeyi düşünenlerin birinci görevi, önce artık bir yağma ve çıkar örgütüne dönüşen AKP’den Türkiye’yi kurtarmaktır. Bunu zorlaştırıcı her hamle muhalefeti daha da güçsüzleştirir. Kaldı ki tek bir ittifak modeli yok, birçok ittifak modeli var. Geçmişte MHP/RP ve IDP arasında yapılan ittifak, toplumda büyük kabul görmüş, toplumda büyük heyecan uyandırmıştı. Yine öyle veya başka bir ittifak denenebilir. Rahmetli Demirel’in dediği gibi “demokrasilerde çare tükenmez. Siyasetçi kendi yolunu kesecek ifadelerden kaçınmalıdır. Toplumun bu karamsarlıktan kurtulacak bir umut dili ve siyasetine ihtiyacı var. 

DİĞER YAZILARI KAYBEDEN RANT VE KİBİR SİYASETİDİR 01-01-1970 03:00 PARTİLER VE TAHMİNLER 01-01-1970 03:00 MÜSTAKİL SİYASET VE İYİ PARTİ 01-01-1970 03:00 YAĞMAYA KOŞMAK 01-01-1970 03:00 HANİ HEDEP İLE GÖRÜŞEN HAİNDİ? 01-01-1970 03:00 HAK NEREDEYSE ORADA OLMAK! 01-01-1970 03:00 HEDEF; MİLLİ DEVLET 01-01-1970 03:00 GERÇEĞE DÖNÜŞ 01-01-1970 03:00 TARİKAT SİYASET TİCARET 01-01-1970 03:00 HÜDAPAR,HİZBULLAH VE BAŞKANLIK SİSTEMİ 01-01-1970 03:00 HÜDAPAR,HİZBULLAH VE BAŞKANLIK SİSTEMİ 01-01-1970 03:00 SORUMLU SADECE MÜTEAHHİTLER Mİ? 01-01-1970 03:00 İYİ PARTİ KONGRELERİ 01-01-1970 03:00 ELEŞTİRİLER MHP'YE DEĞİL, ONU YÖNETENLEREDİR! 01-01-1970 03:00 İKİNCİ HDP 01-01-1970 03:00  CUMHURİYETİN 100. YILINDA YÜZLER GÜLECEK 01-01-1970 03:00 AHLAK YOKSA... 01-01-1970 03:00 AKLA ZİNCİR VURMAK 01-01-1970 03:00 BİZ BÖYLE Mİ OLACAKTIK? 01-01-1970 03:00 HANİ ÖZGÜR VE TARAFSIZ MEDYAYDINIZ? 01-01-1970 03:00 DİNLE KAVGA 01-01-1970 03:00