İBADETLERDE İHLAS VE SAMİMİYET

NAMIK KALKANCI

02-07-2023 23:00

İslam'da ibadet, Allah'a karşı saygı ve tazim göstermekle beraber Allah'ın emirlerini yerine getirmek, yasakladığı bütün haramlardan uzak durmak demektir.
İbadetlerde ihlas ve samimiyetle beraber gösterişten ve bidatlerdan uzak durmak ta bir o kadar önemlidir. İbadette aslolan, yapılan ibadetleri sadece Allah için yapmak ve onun hoşnutluğunu kazanmaktır. Allah’tan başkasına ibadet edilmez ve aksi ise şirktir. Çünkü insanları yaratan ve eşsiz nimetlerle donatan sadece O’dur. Bir ibadetin ibadet olabilmesi için, inanılarak, ihlas ve samimiyetle, Allah’ın emrini yerine getirme bilinciyle yapılması gerekir.
İbadet etmek, hem imanın bir gereği ve hem de insanın fıtratında var olan bir ihtiyaçtır. Kur’an-ı Kerim’in en çok vurgu yaptığı husus, ibadetin sadece Allah için yapılması konusudur. Allah, bir ayetinde mealen şöyle buyurmaktadır: 
“Şüphe yok ki ben Allah’ım; benden başka hiçbir İlâh yoktur. O halde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl.” (Taha, 14)
Hiç şüphesiz yapılan ibadetlerin hem bireysel ve hem de toplumsal birçok faydaları vardır. Ancak şunu iyi bilelim ki bu faydalar ibadetin amacı değil sadece sonucudur. Yapılan ibadetlerden bir menfaat beklenmez, bir çıkar ve menfaat elde etmek için asla ibadet edilmez. Yapılan ibadetlerde sadece Allah'ın rızasını kazanmak vardır. Bu gibi güzel düşünce, ihlas ve samimiyet içinde olmak ibadetlerin hikmetlerindendir.
Mesela namaz kılmak ve namazda devamlılık kişiyi Rabbi’ne daha çok yaklaştırır, nefis terbiye olur, sabır ve metanet konusunda kişi daha da olgunlaşır. 
Oruç ibadeti insan sağlığı açısından çok yararlıdır. Ayrıca fakir fukaraya ve garip gurebaya karşı yardım duygularını geliştirir. Yokluğun ne olduğunu ve yokluk içinde yaşayan insanların halini daha iyi anlamasını sağlar. 
Zekât ibadeti ise cimrilik gibi olumsuz duygulardan arınmaya yardımcı olur. Kişi yardımlaşmanın, paylaşmanın, birlik ve beraberliğin ne olduğunun farkına varır.
İbadetler, dinin değişime açık olmayan sahasını teşkil eder. Bu sebeple ibadetler Kur’an'ın emrettiği şekil ve sınırlarını çizdiği biçimde yapılmalıdır. Asırların geçmesi, birtakım şartların değişmesi hiç kimseye namazın şeklini, orucun mahiyetini, haccın icra biçimini değiştirme yetkisi vermez. Konumu ve bilgi seviyesi ne olursa olsun, Allah'ın Kuran'da açıkladığı ibadetlere kılıf uydurması, ekleme veya eksiltme yapması gibi bir yetkisi yoktur. 
 “İbadetleri zamana uydurma” şekil ve gerekçesiyle ibadetlerin mevcut şekillerini değiştirmeye kalkışmak çok tehlikelidir. Dine ve ibadetlere müdahaleler hem doğrudan “tahrif” yani bozma anlamına gelmekte hem de insanların dine olan bağlılıklarını ve samimiyetlerini zedeleyip  sarsmaktadır.
Kısacası Allah, ibadetleri nasıl emretmiş ve Kur'an'da nasıl açıklamış ise o şekilde yapılır. Kur’an-ı Kerim'de açık ve net olarak belirlenen ibadetlere herhangi bir ilave veya onlardan azaltma yapılamayacağı gibi şekil olarak da değiştirilemez. Çünkü ibadetlere ilaveler bid’at olup, değiştirmeler ise tahriftir. Yani dinin özünü bozmaya teşebbüs sayılır.
Allah, kullarına karşı son derece merhamet sahibidir. Bu nedenle onlara hep güçleri nispetinde sorumluluk yüklemiştir. 
Allah bir ayetinde bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:  
“Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.” (Bakara, 286)
Dinimiz, ibadetler yerine getirilirken birtakım kolaylıklar da sağlamıştır. Abdest alması gereken kişi su bulamadığı takdirde teyemmüm eder. Ayakta duramıyacak kadar sağlık problemi olan kişi namazını oturarak kılar. Bu kolaylıklar Allah tarafından ibadetlerin çoğunda sağlanmış olup, bir ayetinde de mealen şöyle buyurmaktadır: 
“Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez.” (Bakara,185)
Hayatı dünyada sadece yaşamak, yiyip içmek, istediği her şeyi yaşamaktan ibaret olarak görmeyen, Allah'ın nimetlerine şükretmesini bilen, ölüm ve huzuru ilahide ki vereceği hesabı aklından çıkarmayan Allah nezdinde hep kazançlı olan taraftır.
İbadetlerin gerçek manada kabul görüp gerçekleşmesini sağlayan belli vasıflar vardır. Bunları özetle şöyle sıralayabiliriz:
İbadetler riyâdan, kibir ve gösterişten uzak bir şekilde, dünya hayatına dair bir menfaat gözetmeden, sadece Allah rızası için eda edilmelidir. İbadetlerin emrediliş gayesi ve tevhidin  gereği de budur. Allah bir ayetinde mealen şöyle buyurmaktadır: 
“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar.” (Mâun, 4-6)

Allah, elbette ki dışa vurulanları bildiği gibi kalplerde olan biteni de çok iyi bilir. Bu nedenle ibadetler ihlâs ve samimi duygular içinde yapılmalıdır. Makbul olanı da budur.
İbadette ihlas ve samimiyetin özünü şu ayetten net olarak anlayabiliriz: 
“Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Fakat Allah’ın emirlerine samimi bağlılığınız (takvanız) ona ulaşır...” (Hac, 37)
Baskı altında veya isteksiz olarak yapılan ibadetler, insana arzu edilen haz ve iç huzuru asla vermez. İnsan Allah'ın bir kulu olduğu için O’na ibadet etmeye mecburdur ve bunun bilincinde olmalıdır. 
İbadette ihlas ve samimiyetten uzak, isteksizlik içinde olmak Kur’an-ı Kerim’de münafıkların özelliği olarak şöyle ifade edilmektedir: “…Namaza kalktıkları zaman, tembel tembel (isteksizce) kalkarlar...” (Nisâ, 142)
İbadetlerde devamlılıkta çok önemlidir. İnsanın Rabbi’ne kul olma konusunda ki teslimiyeti bir zamana ve döneme mahsus değildir. Bu kesinlikle sürekli olduğunda değer kazanır. Namaz ve oruç gibi farz ibadetler ömür boyu yapılması gereken bedeni ibadetlerdir. 
Onun içindir ki Allah bir ayetinde mealen şöyle buyurmuştur: 
“Ölüm gelinceye kadar Rabbi’ne ibadet et.” (Hicr, 99) 
İbadetlerde aşırılık ve ihmalden de kaçınmak gerekir. 
“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.” (Mâide, 87) ayeti bu konuya çok güzel açıklık getirmektedir. 
Dinde ve ibadetlerde aşırılık bir müddet sonra bıkkınlığı, ihmal ise lâkaytlığı beraberinde getirir. İbadette aslolan severek ve isteyerek aynı zamanda  devamlılık içinde yapmaktır.
Özet olarak ibadetlerde ihlas ve samimiyet ve devamlılığın yanında, aşırılık ve ihmalden, riya ve gösterişten de uzak olmak çok önemlidir.
 

DİĞER YAZILARI ALLAHIN'DA BIR HESABI VAR ! 01-01-1970 03:00 DİN TAHRİFATA UĞRAYIP YOK OLDU 01-01-1970 03:00 ABDESTSİZ KUR'AN'A DOKUNULUR MU? 01-01-1970 03:00 KABİR AZABI VAR MI? 01-01-1970 03:00 AKIL VE İRADE 01-01-1970 03:00 BİZ DİNE UYMADIK, DİNİ KENDİMİZE UYDURDUK 01-01-1970 03:00 Bİ’RİMAÛNE VAKASI 01-01-1970 03:00 HARRE OLAYI 01-01-1970 03:00 DİNİ HAKİKATLERİ GİZLEMEK 01-01-1970 03:00 DİNİ RANT HALİNE GETİRENLER 01-01-1970 03:00 DİNE YAMANAN GELENEKLER 01-01-1970 03:00 İSLAMIN BEŞ ŞARTI 01-01-1970 03:00 ASR-I SAADET 01-01-1970 03:00 AHLAK VE EDEP 01-01-1970 03:00 MEHDİ ZUHUR EDECEK Mİ? 01-01-1970 03:00 DİNDE KERÂMET, KEHÂNET VE MUSKACILIĞIN YERİ 01-01-1970 03:00 DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR 01-01-1970 03:00 İBADETLERDE İHLAS VE SAMİMİYET 01-01-1970 03:00 DİNİN İÇİ BOŞALTILDI 01-01-1970 03:00 RAMAZAN AYI VE ORUÇ 01-01-1970 03:00 HANGİ DİN? (2) 01-01-1970 03:00 HANGİ DİN? 01-01-1970 03:00 AH, ŞU İNSANOĞLU! 01-01-1970 03:00 KUL HAKKI 01-01-1970 03:00 DEPREM GERÇEĞİ 01-01-1970 03:00 DİNİ, OYUN VE EĞLENCE EDİNENLER 01-01-1970 03:00 BİR ŞEHRİN İKİ YÜZÜ 01-01-1970 03:00 ADALET VE LİYAKAT... 01-01-1970 03:00 YAZIKLAR OLSUN! 01-01-1970 03:00 DÜNYA KİMİN, MÜLK KİMİN, SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00