AH, ŞU İNSANOĞLU!

NAMIK KALKANCI

07-03-2023 17:11

Şu fani alemde ebedi kalacağını zanneden, Allah'ın ilahi mesajlarına kulak asmayan, yedikçe doymayan, geçmişten ders almayan, uslanmayan mahlukun adıdır insanoğlu.
Başı sıkışıp dara düştüğünde Allah'ı hatırlayan, düzlüğe çıkınca unutup küfran-ı nimette bulunan, şükür ve hamdı ile kendini avutan,
Allah'ı unutup kula kul olan, işin içinde çıkar ve menfaat olunca şeytanla ortaklık yapan, ahde vefası olmayan, sözünde durmayan nankörün adıdır insanoğlu.
Adalaletsizlik, hukuksuzluk ve liyakatsızlık yapmaktan geri durmayan, Firavun gibi nice zalimlerin, Karun gibi zenginlerin de bu alemden gelip geçtiğini unutan, ölüp giderken hiçbir şeyini götüremediğinin idrakinden uzak olan akıl fukarasının adıdır insanoğlu.
Yaptıklarının, yaşadıklarının ve yaşattıklarının "huzuru ilahide"  bir hesabının olacağının ferasetinden yoksun olanın adıdır insanoğlu.
Yemez, yedirmez, içmez, içirmez, garip gurebayı ve fakir fukarayı görüp gözetmez. 
Helâl haram demeden çalıp çırpar. Aklınca güya muhteşem bir hayat yaşar.
Dünya derdiyle dertlenip, Allah'ı unutup kendi gibi beşerden medet dilenir.
Dünya malına ve kula kul olacak kadar acizleşip köleleşenin adıdır insanoğlu.
Enbiyâ, 35. Ayet: "Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz." Ayetinin ne dediğinden bihaber, ağlayarak geldiği gibi birkaç metre bez parçasına sarılarak sessiz sedasız çekip gidenin adıdır insanoğlu.
İçine bir türlü sığamadığı, gözünü bir türlü doyuramadığı, hayatı güzelliklerle yaşamak yerine, dünyayı kendine zindan edenin adıdır insanoğlu.
Halbuki Allah ( c.c ) ; "And olsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık." (İsrâ, 70. Ayet) Ayetiyle, insanoğlunu şerefli bir mahluk olarak yarattığını, içinde nice nimetlerle donattığı koskoca bir dünya ile mükâfatlandırdığını söylemiştir.
Hatta, "...Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez." (A'râf, 31) diyerek israftan kaçınmalarını emretmiştir.
Ancak o insanoğlu hiç sözünde durmadı. Allah'ın vaadlerini önemsemedi. Lütfettiği nimetlerine şükretmeyi beceremedi. Nankörlük etmekten geri durmadı.
İsraftan kaçınmayıp, hovardaca harcamaktan yorulmadı. Allah'a gerçek manada kulluk yapamadı. Hem dünyasını kirletti hem de ebedi olan ahiret hayatını mahvetti.
Allah, insanoğluna hep güzel ahlaklı, iffetli ve hakkaniyetli olmayı, hem dünyası için ve hem de ebedi hayatı için çalışmayı, helâlinden yeyip içmeyi, emirlerine uyup yasaklarından kaçınmayı emretmiştir.
Allah ; adaletsizliğin, haksızlığın, hukuksuzluğun, adam kayırma ve rüşvetin, adalet terazisininin dengesini bozacağını Kur'an'ı Mübin'de vurgulamasına rağmen, O insanoğlu bunu görmezlikten geldi. 
Şu güzelim dünyayı hem kendine hem de bütün insanlığa dar ve zindan etti.
Netice itibariyle insanoğlu olarak hep işin kurnazlığına kaçtık. Ne yaratıldığımız gibi temiz kalabildik ne de Allah'a gerçek manada kul olabildik.
Vicdan, kişiyi kendi davranışlarıyla ilgili olarak bir yargıda bulunmaya yönelten, kişinin kendi ahlaki değerleri üzerinde yargılama yapmasını sağlayan, kişiye doğruyu ve iyiyi yapma yükümlülüğünü  yükleyen içsel bir güçtür.
Vicdani değerini  kaybetmiş, nefsine köle olmuş bedenler zulüm ile abâd olurken, mazlumun sesini duyamayacak kadar da sağırdırlar.
Merhamet, mesuliyet ve sorumluluğun zıddı ahlâki kayıtsızlıktır. Adalet ve liyakat katliamını görmezden gelmek bilinçli bir cehalettir.
Ahlaki kayıtsızlık, başkalarının haklı serzenişlerini duymamak için kulakları tıkamanın adıdır.
Hak ve hakikati haykırmayan suskun bir dil, toplumsal bir çöküşün habercisidir.
Dil susarsa göz görmez, kulak da işitmez olur. Kalbin manevi ritmi kendiliğinden bozulur.
Kalp manen ölürse adalet biter, hak ve hukuk iflas eder, liyakat gider, insanlık ölür.
İnsan olmak bir beden ile bir ruhun adı değildir. İnsan olmak için edep ve ahlaki değerlerle örtünmesi, helâl lokma ile beslenmesi, adalet mizanından geçmesi lazımdır.
Güce değil, Allah'a kul olması gerekir. İnsani değerlerini yitirmeyip, tertemiz geldiği gibi aynı minval üzere gitmesi gerekir.
Öylesine bağlanmışız ki şu fani aleme, ölüm kimin umrunda. Kimi bir lokma ekmek için didinirken, kimileri de etrafını hortumlayıp duruyor.
Aklına ne musalla taşı geliyor, ne de sarılıp gideceği bir kaç metre kefen.
İnsanın, beraberinde bir çift çorabını dahi götüremediği şu fani aleme bel bağlamasına gaflet ve ahmaklıktan başka ne diyebiliriz ki.
Allah'a kul olmayı bile beceremedik işte. O' na hep küfranı nimette bulunduk. 
Dini hakikatler adına bir eser varmı hayatımızda? 
Hep kırıp döküyoruz, incitiyoruz, yalan söylüyoruz, haram yiyoruz. Ruhen ve  bedenen bir kirlenmişlik içindeyiz. Gelecek adına hiç ümitvar değiliz. Çünkü hayatımız şeytanın esareti altında. Kimi ölçüsüz varlık içinde yaşarken, kimileri de fakru zaruret içinde kıvranıp duruyor.
Aslında dünya bir çark, bizlerde o çarkın birer dişlileriyiz. Dünya çarkı döndükçe, bizler ise birbirimizi yiyoruz. Hayatımız pamuk ipliği gibi esnek ve gevrek.
Ve bir gün geliyor ya aldığımız nefesi veremiyoruz, 
ya da verdiğimiz nefesi alamıyoruz.
İşte yaşam olarak nihai sonucu budur insanoğlunun. 
Yani Allah'ın, "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" ayetinde dediği gibi, " benden geldiniz ve dönüşünüz de ancak bana olacaktır." ayeti gereği emri vaki tecelli edince çekip gideceğiz bu alemden.
Var mı bundan daha ötesi? Malesef yok işte!
Nihayetinde gideceğin en son yerimiz, bir kaç metre bezle kıyamete kadar yatacağımız derin bir çukur değilmi?
Orada yavaş yavaş çürüyeceğiz. Sonra bir avuç toprak olacağız. Ta ki kıyamet vuku bulup, bir sürla uyanıp hesap vermek üzere huzuru ilahiye gidinceye kadar. İşte bizlerin akibeti budur bir insanoğlu olarak. Ötesi berisi yok bu gerçeğin..Harun olsak ne yazar, Karun olsak ne olur..
Tasımızı, tarağımızı ve neyimiz varsa her şeyimizi bırakıp gideceğiz bu fani alemden. 
Ha bu gün, ha yarın, ha bir başka gün.
Ne farkeder !
 

DİĞER YAZILARI ALLAHIN'DA BIR HESABI VAR ! 01-01-1970 03:00 DİN TAHRİFATA UĞRAYIP YOK OLDU 01-01-1970 03:00 ABDESTSİZ KUR'AN'A DOKUNULUR MU? 01-01-1970 03:00 KABİR AZABI VAR MI? 01-01-1970 03:00 AKIL VE İRADE 01-01-1970 03:00 BİZ DİNE UYMADIK, DİNİ KENDİMİZE UYDURDUK 01-01-1970 03:00 İBADETLERDE İHLAS VE SAMİMİYET 01-01-1970 03:00 Bİ’RİMAÛNE VAKASI 01-01-1970 03:00 HARRE OLAYI 01-01-1970 03:00 DİNİ HAKİKATLERİ GİZLEMEK 01-01-1970 03:00 DİNİ RANT HALİNE GETİRENLER 01-01-1970 03:00 DİNE YAMANAN GELENEKLER 01-01-1970 03:00 İSLAMIN BEŞ ŞARTI 01-01-1970 03:00 ASR-I SAADET 01-01-1970 03:00 AHLAK VE EDEP 01-01-1970 03:00 MEHDİ ZUHUR EDECEK Mİ? 01-01-1970 03:00 DİNDE KERÂMET, KEHÂNET VE MUSKACILIĞIN YERİ 01-01-1970 03:00 DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR 01-01-1970 03:00 İBADETLERDE İHLAS VE SAMİMİYET 01-01-1970 03:00 DİNİN İÇİ BOŞALTILDI 01-01-1970 03:00 RAMAZAN AYI VE ORUÇ 01-01-1970 03:00 HANGİ DİN? (2) 01-01-1970 03:00 HANGİ DİN? 01-01-1970 03:00 KUL HAKKI 01-01-1970 03:00 DEPREM GERÇEĞİ 01-01-1970 03:00 DİNİ, OYUN VE EĞLENCE EDİNENLER 01-01-1970 03:00 BİR ŞEHRİN İKİ YÜZÜ 01-01-1970 03:00 ADALET VE LİYAKAT... 01-01-1970 03:00 YAZIKLAR OLSUN! 01-01-1970 03:00 DÜNYA KİMİN, MÜLK KİMİN, SEN KİMSİN? 01-01-1970 03:00